10 Aralık 2016 Cumartesi

STAR GAZETESİ’NİN “NECİP FAZIL ÖDÜLLERİ” BAYAĞILIĞI 3. YILINDA…

Yahya Düzenli
duzenliyahya@gmail.com

Üstad Necip Fazıl  1970’li yılların başında “Güdücüler” başlıklı bir yazısına “İrfan, kabı olan idrak kırılınca nerede dursun?...”  diye başlar. “Kafasızlık” başlıklı yazısında da şöyle der: “İdrak o türlü düşmüştür ki, artık onun köklere işleyici mücerred soyundan hiçbir iz kalmamış, beş hasseye hitap edici müşahhas cinsinden ve sefil bir açıkgözlük insiyakından başka ortada tek kıymet görünmez olmuştur.”

Günümüzün “fikir namusu”ndan bîhaber ‘kerametleri kendilerinden menkul’ kalemşör şakşakçıların şahsiyet ve ruh kimyalarının fotoğrafını veren bir tespit, bir feryâd!

Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki fikrin, idrakin, ahlâkın, sanatın, değerin “pazardaki sürümü ve fiyatı”na göre kıymetlendirildiği ve bu halden rahatsızlık duyanların neredeyse kalmadığı bir sefaletler deryasındayız!

Star Gazetesi’nin 2014 yılında başlattığı “Necip Fazıl Ödülleri” isimli, jürisinden ödül verilenlerine kadar hiçbir ölçü, idrak, seviye belirtmeyen, “kenar mahalle şenlikleri”ni andıran ödül törenleri, bu yıl da (2016) Cumhurbaşkanı R.Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla veriliyor.

Kendi ölçüsüzlük ve fikir ahlâklarının seviyesini gösteren bu “ödül ihdası”na dair ilk sene “Necip Fazıl Ödülleri İstismarı” başlıklı bir yazı yazmış, söyleyeceğimi kıymet hükümleri halinde söylemiş ve yazımı şöyle bitirmiştim:

“Ne yaptığınızın, nelere sebep olduğunuzun ve olacağınızın farkında mısınız?
Yapılacak en hayırlı iş; Üstad’ın fikrine ve davasına saygısı olan herkesin bu hadiseye tepki vermesi, jürinin lağvedilmesi ve “Necip Fazıl Ödülleri”nin iptal edilmesidir.
Yüzü olanlar utanır !”
Devam eden yıllarda gördük ki, değişen hiçbir şey yok. Birbirini alkışlama ve Cumhurbaşkanının yanında “poz verme”den hedonist bir zevk alan düzenleyiciler, Usta (!) edebiyatçı, hikâyeci, vs.ler’in tek derdi “aile fotoğrafı”nda yer almak!
Üstad Necip Fazıl’ın ismi, bir mıknatıs gibi dikkatleri çekmek için “kumpanya”nın göz boyacılığı!
Rant’ın her türlüsünün işporta tezgâhında meşru hale geldiği bir fikir pazarı!
Star Gazetesi’nin oluşturduğu Jüri’nin kalitesi, ödül verilenlerin eserleri ve Üstad’a dair düşünceleri’ne burada değinmiyoruz. Sadece, Üstad’ı “Faşist” diye niteleyen hikâyeciye (R.Ö.) geçen yıl “Necip Fazıl Saygı Ödülü” verilmesi’ne vurgu yapalım.
Ne yazık ki Cumhurbaşkanı da Üstad Necip Fazıl’ın ismi ve ödülü ihdas eden STAR gazetesi’nden dolayı her yıl ödül törenine katılıyor. Oysaki ödül töreninin ilkinde ödül verilen bir yazarın kendisiyle birlikte ABD’de yaşayan eşi bir röportajında Osmanlı tarihçisi Naima’dan iktibas yaparak Kuyucu Murat Paşa’nın ‘sabi’ çocukları bile cellatlara teslim ettiğine vurgu yaparak konuyu Gezi Olayları ve Berkin Elvan ile ilişkilendiriyor ve şunları söylüyor:

“…bir yerde ceberut devlet için çok “hikmetli” bir laf, “asmayalım da besleyelim mi” de öyle, ben de “merhametsizliğin hikmeti” diye bir söz uydurayım, ama bu hikmetten almayalım, yerinde dursun. Kuyucu Murat Paşa’yı Tayyip Erdoğan’a benzetmek için söylemiyorum elbette ama güç sahipleri ile ilgili kanaatlerimizde şefkatin ve merhametin önemini vurgulamaya çalışıyorum, özellikle çocuklar söz konusu olduğunda her devirde bir hassasiyet olduğunu söylemeye çalışıyorum. Hele hele 20. , 21. Yüzyılda demokrasi, çoğulculuk gibi laflar ettiğimiz bir ortamda... Dünya standartları açısından 13-14 yaşında bir çocuğa rahatlıkla, ima yoluyla da olsa, terörist diyebilecek bir tek yer düşünebiliyorum, orası iyi bir yer değil.”

Niçin bu alâkasız iktibası yaptık? Şunun için: Bu röportajı veren ABD’deki tarihçinin eşine de “Mimar Sinan” kitabından dolayı ödül veriliyor. İşin ilginç tarafı, ödül alan kitabın yazarı ödülü almak için Türkiye’ye gelmeye bile tenezzül etmiyor!

Bu zihniyete Necip Fazıl Ödülü veriliyor!

Bu olayı başta cumhurbaşkanının (o zaman başbakan) bazı danışmanları olmak üzere hatırlatmama rağmen, vak’a-i adiyeden addedip üzerinde durmadılar!

Sözümüzün burasında gene Üstad Necip Fazıl’ın bir yazısında Bismark’tan aktardığı bir söze kulak verelim:

“Bismark, iktidar mevkiindekileri “Aşil’in Topuğu” gibi en nazik zaaf noktalarından çerçevelemeye kadar varmıştır:

“-Devlet büyükleri, yakınlarının kendilerine gösterdiği dünyalara inanmakta ihtiyatlı olmalıdır. Onlar insanın gözbebeğine öyle bir kibrit çöpü yanaştırırlar ki, ufuktaki ormanı gizler!”

Bir de bizimkilere bakın! O ne kuruluk, sığlık, yavanlık, fikirsizlik, irfansızlık, habersizlik!”

 Hatırlatmakla yetiniyoruz!

Son yıllarda TRT dizileri başta olmak üzere, Üstad’ın fikrinin, ahlakının, davasının, şahsiyetinin cümle kapısına bile yanaşamamış “rant avcıları”na ve bu tür benzeri müptezelliklere dair Mehmet Kısakürek’in şu sözleri tam da bu günleri resmediyor:

“Sanat yetenekleri ancak günümüz siyasi ortamının sağladığı imkanları menfaat hanelerine eklemekten ibaret bir seviyenin, sanatı fikri ve aksiyonuyla millete mal olmuş Necip Fazıl'ı istismarına, bir kısım basının şişirme övgülerinin arkasına sığınan….” ların adi pohpohlamalarından münezzehtir Üstad Necip Fazıl!

Yazıklar olsun “fikir namusu” diye bir ahlâkî tutarlılığı olmayanlara!
Yazıklar olsun “fikrin izzeti” diye bir dâvâsı olmayanlara!
Yazıklar olsun işporta pazarında tezgâh açan ödül bezirgânlarına!

Fikri, ahlâkı, kültür ve sanatı “endüstriyel ticaret” gören ve “pazardaki fiyatı”na talip olanlara, idrak yolları iltihaplı olanlara veya amnezi ve anestezi altında olanlara Üstad’ın “bir tesirim varsa eğer, ya budalaca coşturuyor, ya da kusturuyor” sözünü hatırlatmak bir şey ifade eder mi acaba?

 (10 Aralık 2016)