Yahya Düzenli
duzenliyahya@gmail.com
Üstad Necip Fazıl 1970’li yılların
başında “Güdücüler” başlıklı bir yazısına “İrfan, kabı olan idrak kırılınca nerede
dursun?...” diye başlar.
“Kafasızlık” başlıklı yazısında da şöyle der: “İdrak o türlü düşmüştür ki,
artık onun köklere işleyici mücerred soyundan hiçbir iz kalmamış, beş hasseye
hitap edici müşahhas cinsinden ve sefil bir açıkgözlük insiyakından başka
ortada tek kıymet görünmez olmuştur.”
Günümüzün “fikir namusu”ndan bîhaber ‘kerametleri
kendilerinden menkul’ kalemşör şakşakçıların şahsiyet ve ruh kimyalarının
fotoğrafını veren bir tespit, bir feryâd!
Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki fikrin,
idrakin, ahlâkın, sanatın, değerin “pazardaki sürümü ve fiyatı”na göre
kıymetlendirildiği ve bu halden rahatsızlık duyanların neredeyse kalmadığı bir
sefaletler deryasındayız!
Star Gazetesi’nin 2014 yılında
başlattığı “Necip Fazıl Ödülleri” isimli, jürisinden ödül verilenlerine kadar
hiçbir ölçü, idrak, seviye belirtmeyen, “kenar mahalle şenlikleri”ni andıran ödül törenleri, bu yıl da (2016) Cumhurbaşkanı
R.Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla veriliyor.
Kendi ölçüsüzlük ve fikir ahlâklarının
seviyesini gösteren bu “ödül ihdası”na dair ilk sene “Necip Fazıl Ödülleri İstismarı” başlıklı bir yazı yazmış,
söyleyeceğimi kıymet hükümleri halinde söylemiş ve yazımı şöyle bitirmiştim:
“Ne
yaptığınızın, nelere sebep olduğunuzun ve olacağınızın farkında mısınız?
Yapılacak en
hayırlı iş; Üstad’ın fikrine ve davasına saygısı olan herkesin bu hadiseye
tepki vermesi, jürinin lağvedilmesi ve “Necip Fazıl Ödülleri”nin iptal
edilmesidir.
Yüzü olanlar
utanır !”
Devam eden yıllarda gördük
ki, değişen hiçbir şey yok. Birbirini alkışlama ve Cumhurbaşkanının yanında
“poz verme”den hedonist bir zevk alan düzenleyiciler, Usta (!) edebiyatçı,
hikâyeci, vs.ler’in tek derdi “aile fotoğrafı”nda yer almak!
Üstad Necip Fazıl’ın ismi, bir
mıknatıs gibi dikkatleri çekmek için “kumpanya”nın göz boyacılığı!
Rant’ın her türlüsünün
işporta tezgâhında meşru hale geldiği bir fikir pazarı!
Star Gazetesi’nin
oluşturduğu Jüri’nin kalitesi, ödül verilenlerin eserleri ve Üstad’a dair
düşünceleri’ne burada değinmiyoruz. Sadece, Üstad’ı “Faşist” diye
niteleyen hikâyeciye (R.Ö.) geçen yıl “Necip Fazıl Saygı Ödülü” verilmesi’ne vurgu
yapalım.
Ne yazık ki Cumhurbaşkanı da Üstad Necip
Fazıl’ın ismi ve ödülü ihdas eden STAR gazetesi’nden dolayı her yıl ödül
törenine katılıyor. Oysaki ödül töreninin ilkinde ödül verilen bir yazarın kendisiyle
birlikte ABD’de yaşayan eşi bir röportajında Osmanlı tarihçisi Naima’dan
iktibas yaparak Kuyucu Murat Paşa’nın ‘sabi’ çocukları bile cellatlara teslim
ettiğine vurgu yaparak konuyu Gezi Olayları ve Berkin Elvan ile
ilişkilendiriyor ve şunları söylüyor:
“…bir yerde ceberut devlet için çok “hikmetli” bir
laf, “asmayalım da besleyelim mi” de öyle, ben de “merhametsizliğin hikmeti”
diye bir söz uydurayım, ama bu hikmetten almayalım, yerinde dursun. Kuyucu
Murat Paşa’yı Tayyip Erdoğan’a benzetmek için söylemiyorum elbette ama güç
sahipleri ile ilgili kanaatlerimizde şefkatin ve merhametin önemini vurgulamaya
çalışıyorum, özellikle çocuklar söz konusu olduğunda her devirde bir hassasiyet
olduğunu söylemeye çalışıyorum. Hele hele 20. , 21. Yüzyılda demokrasi,
çoğulculuk gibi laflar ettiğimiz bir ortamda... Dünya standartları açısından
13-14 yaşında bir çocuğa rahatlıkla, ima yoluyla da olsa, terörist diyebilecek
bir tek yer düşünebiliyorum, orası iyi bir yer değil.”
Niçin
bu alâkasız iktibası yaptık? Şunun için: Bu röportajı veren ABD’deki tarihçinin
eşine de “Mimar Sinan” kitabından dolayı ödül veriliyor. İşin ilginç tarafı,
ödül alan kitabın yazarı ödülü almak için Türkiye’ye gelmeye bile tenezzül
etmiyor!
Bu
zihniyete Necip Fazıl Ödülü veriliyor!
Bu
olayı başta cumhurbaşkanının (o zaman başbakan) bazı danışmanları olmak üzere
hatırlatmama rağmen, vak’a-i adiyeden addedip üzerinde durmadılar!
Sözümüzün
burasında gene Üstad Necip Fazıl’ın bir yazısında Bismark’tan aktardığı bir
söze kulak verelim:
“Bismark, iktidar mevkiindekileri “Aşil’in Topuğu”
gibi en nazik zaaf noktalarından çerçevelemeye kadar varmıştır:
“-Devlet büyükleri, yakınlarının kendilerine
gösterdiği dünyalara inanmakta ihtiyatlı olmalıdır. Onlar insanın gözbebeğine
öyle bir kibrit çöpü yanaştırırlar ki, ufuktaki ormanı gizler!”
Bir de bizimkilere bakın! O ne kuruluk, sığlık,
yavanlık, fikirsizlik, irfansızlık, habersizlik!”
Hatırlatmakla
yetiniyoruz!
Son yıllarda TRT dizileri
başta olmak üzere, Üstad’ın fikrinin, ahlakının, davasının, şahsiyetinin cümle kapısına bile yanaşamamış “rant
avcıları”na ve bu tür benzeri müptezelliklere dair Mehmet Kısakürek’in şu
sözleri tam da bu günleri resmediyor:
“Sanat yetenekleri ancak
günümüz siyasi ortamının sağladığı imkanları menfaat hanelerine eklemekten
ibaret bir seviyenin, sanatı fikri ve aksiyonuyla millete mal olmuş Necip Fazıl'ı istismarına, bir kısım basının şişirme övgülerinin arkasına
sığınan….” ların adi pohpohlamalarından münezzehtir Üstad
Necip Fazıl!
Yazıklar olsun “fikir namusu” diye bir
ahlâkî tutarlılığı olmayanlara!
Yazıklar olsun “fikrin izzeti” diye bir
dâvâsı olmayanlara!
Yazıklar olsun işporta pazarında tezgâh
açan ödül bezirgânlarına!
Fikri, ahlâkı, kültür ve sanatı
“endüstriyel ticaret” gören ve “pazardaki fiyatı”na talip olanlara, idrak yolları iltihaplı olanlara veya
amnezi ve anestezi altında olanlara Üstad’ın “bir tesirim varsa eğer, ya
budalaca coşturuyor, ya da kusturuyor” sözünü hatırlatmak bir şey ifade
eder mi acaba?
(10 Aralık 2016)