10 Mayıs 2011 Salı

ŞEHİRDE "GURUR DUYMA" SENDROMU..

Yahya DÜZENLİ
duzenliyahya@gmail.com

Bazı gerçekler “söyleyene göre”, bazıları da “söylenen”e göre dikkat çeker, önem kazanır. Bizim gibi “kimin söylediği”yle meşgul olan toplumlarda/şehirlerde gerçeklerin dikkat çekmesi “söyleyen”le kaim.

Şehrimizde de “ne söylendiği”nden çok, “kimin söylediği” önemli.. Özellikle de futbolda..

Trabzon, yakalandığı ve görünen odur ki uzun süre çıkması mümkün olmayacağı spor/futbol anaforunda savrulmaya devam ediyor. Futbol uğruna modernitenin ‘antik eğlenceleri’yle kendinden geçmeye devam ediyor. Sahip olduğu “kadîm medeniyet değerleri”ni bir kenara bırakıp, modern zamanların ‘afyonu’ olan futbolu ‘kutsal etkinlik’ olarak büyük bir ihtimamla sürdürüyor. Aslında işin sahibi “küçük bir seçkin azınlık” ancak, şehir halkı öyle bir koridora sokulmuş ki, futbol topunun gittiği yöne doğru ‘mecburi istikamet’e mahkûm edilmiş. Küçük bir azınlığın itibar ve imtiyazı, bütün bir şehir halkının adeta varoluş/yokoluş davası haline gelmiş durumda.

Bu tablonun özeti şu: Ne yazık ki Trabzon futboldan başka şahsiyet bulacağı bir alanda varlık gösterememeyi kabul etmiş bir şehir olarak kendini futbola prangalamış. Sanki şuuraltına “sadece futbol ve türevleriyle varolabilirsin!” cümlesi kazınmış.

Son aylarda yeni bir gezegenin fethine çıkmış gibi hummalı bir hazırlığın içinde gördüğümüz Trabzon, insanının enerjisini adeta yok etmek için var gücüyle gene kutsal (!) futbol ayinlerine devam ediyor.

Bu hazırlığın sebebi: 2011 Avrupa Gençlik Olimpiyatları. Şehrin rüyalarında bir imge daha var Trabzonspor'a ortak çıkan: Olimpiyatlar...

Modern zaman ayinlerinden böyle bir etkinliğin Trabzon’da sergileniyor olması şehre ne katacak henüz tahmin etmek zor? Bilemiyoruz. Bildiğimiz, epey şeyleri daha götüreceğidir. Trabzon’un “tarihî hafızası”nı unutmasına önemli katkısı olacak. Bundan şüphemiz yok. Bizim derdimiz de bu. Malûmatfuruşluk yapıp da “turist akını olacak, ekonomik hareketlilik artacak, Trabzon tanıtılacak” gibi şehir için hiçbir kalıcı etkisi olmayacak paketlenmiş cevaplara itibar etmiyoruz.

Geçtiğimiz hafta bir televizyon kanalının 2011 olimpiyatlarıyla ilgili yönelttiği soruya Vali: “Trabzon deyince akla ilk gelen Trabzonspor'dur” cevabını veriyor. Ve Gençlik olimpiyatlarıyla Trabzon’un spor temelinde ilişkisini kurarak açıklamalarda bulunuyor.

Sonra da ülkemizin spordan sorumlu Trabzonlu Bakanı aynı TV muhabirine mütebessim bir ifade ile: “Trabzon’un spor kenti olma özelliği katlanacaktır.” açıklamasında bulunuyor. Valinin, özellikle de bakanın ne kadar mutlu oldukları bütün kimyalarından okunuyor.

Biz Vali ve Bakan gibi düşünmüyoruz, düşünemeyiz, düşünmemeliyiz, düşünmeyeceğiz.

Niçin?

Çünkü bizim “şehir” diye bir derdimiz var. Şehir diye dersimiz var. Bizim şehrimiz “arena-stadyum” değil..

Şehir derdi olanların, bağlamından kopmuş yukarıdaki ifadelere katılması mümkün değil.

Çünkü Trabzon deyince akla Trabzonspor gelmemeli.

Bakanın ve Valinin vehmettiği ve zannettiği gibi Trabzon için “spor kenti” olmak “belirleyici bir özellik” değildir.

Trabzon’un kadîm bir “medeniyet şehri” olduğunu görebilenler, şehri doğru okuyabilenler, hafızasını bugüne taşıyabilenler spor adına, futbol adına şehrin itildiği girdabın farkında olurlar.

Sürekli tekrarladığımız gibi Trabzon’un değiştirilemeyen, değiştirilmeye çalışılsa da direnen muhtevasında hâlâ canlı olan “gen”lerinde “medeniyet şehri” kimliği gizlidir. Peki, şehre bugün bakarak soralım: Trabzon medeniyet şehri midir? Hangi medeniyet? Hangi şehir? Hem sormak hem de cevap vermek cüret ister. Niçin? Çünkü (Cemil Meriç’in deyimiyle) “Zafer sabahlarını kovalayan bozgun akşamları. İhtiyar dev, mazideki ihtişamından utanır oldu. Sonra utanç, unutkanlığa bıraktı yerini, ''Ben Avrupalıyım'' demeğe başladı, ''Asya bir cüzamlılar diyarıdır… Avrupalı dostları, acıyarak baktılar ihtiyara, ve kulağına: ''Hayır delikanlı'', diye fısıldadılar, ''sen bir az-gelişmişsin…”

Şehrimizin tarihselliği ve güncelliğiyle durumu aynen bu şekilde.

Ne söylemek istiyoruz? Kime söylüyoruz?

Trabzon’u ısrarla “spor ve türevlerine mahkûm ve mecbur etmek” isteyen bir proje var. Bu proje bütün zihinleri işgal etmiş durumda.

Şehir halkı da değişik adlar ve etkinlikler altında uygulanan bu projelerle “gurur duyması” için uygun hale getiriliyor!

Bir şehrin nelerle gurur duyduğu veya niçin gurur duyduğu da ayrı bir meseledir. Bu “gurur duyma” psikozu, sadece şahsiyet kompleksine yakalanmış insan ve şehirlerin şuur altlarında vardır. Kontrol altında bulundurulmak istenen şehir ve toplumlarda bu kompleks sürekli diri tutulmak istenir.

Trabzon da bu “gurur sendromu”na sokulmuş şehirlerden birisi durumuna getirilmiştir.

Futboluyla gurur duyar. Tereyağıyla gurur duyar. Balık çeşitleriyle gurur duyar. Yani reflekslere ve gastroya indirgenmiş bir “gurur” şehri. Ne hazin!

Şehirlerin “ne yaptıkları”, gelecekte “nasıl hatırlanacakları”nın göstergesidir. Kadîm medeniyet şehirlerinin bugün bile “medeniyet değerleri”yle hatırlanıyor olması, onların modern zamanlarda hâlâ bu değerleri yok edecek veya bastıracak değer üretemediklerini de gösterir.

Ama Trabzon bu konuda bir ilk’i başarıyor.

Kadîm medeniyet değerlerini bastırarak, üzerine “futbol değerleri” koymakta oldukça mahir bir çizgi geliştiriyor. Şehrin büyükleri (!) de bu işin öncüsü.

Üstad Necip Fazıl’ın Sakarya için söylediği mısrayı, biz şehrimiz Trabzon için söyleyebiliriz:

“Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!”

Bir medeniyet şehrinin paryalaşması işte böyle olur. Geçmişine adeta ihanet eden “bugün” ve “yarın” inşasına çalışmak. Bunun öncüsü FUTBOL!

Ve bununla “gurur duyma”sı için manipüle edilen şehir!

Trabzon Trabzon’a iade edilmedikçe, futbol şehrin silüetini karartıcı bir etkinlikten ‘sadece bir etkinlik’e dönüştürülmedikçe akıbet hayr değildir.

Yazımı bitirirken “gurur”la “mağrur”luğa dair küçük bir etimolojik kapı aralayalım: Gururun kelime karşılığı; aldatma, aldanmadır. Mağrur ise; gafil, aldatılmış, kandırılmış, anlamındadır. Şimdi, niçin gurur duyup mağrur olmamızın ne anlama gelebileceğini bir de bu karşılıklarıyla düşünmeye ne dersiniz?

(Günebakış, 11 Mayıs 2011)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder