8 Şubat 2011 Salı

ŞEHİR VE SİMGE... "Fluctat nec mergitur!"

Yahya DÜZENLİ
duzenliyahya@gmail.com

Simgeler-semboller, insan, eşya ve hadiselerin muhtevasını ifade eden, ifşa eden modern zamanların önemli imaj araçlarıdır. Sadece modern zamanlarda değil, kadîm zamanlardan günümüze kadar simgeler, insanın dünyayı tanımlamasında önemli işlev görmüştür. Günümüzde insanın idrak kalıplarının neredeyse simgelerden başka bir muhtevaya imkân bırakmaması, çağımızın simge ve imajlar çağı olarak önemli bir farklılığını da ortaya koyuyor.

Simgeler aslında bütünü çağrıştıran parçalardır. ‘Parça bütünün habercisidir’ hikmetini konumuza indirgediğimizde; parça-bütün ilişkisi, simge-muhteva ilişkisine tekabül eden, işaret eden bir öneme sahiptir.

Simge, dil devrimiyle Fransızca ‘signe’, Latince ‘signum’dan aşırılmış. Dilimizdeki karşılığı “remz” veya “remiz”. Eski lügatlarımızda işaret, timsal, ima, gizli huruf anlamlarına geliyor. Kamus-u Türkî’de ‘bir maksadı anlatan resim, şekil’ diye geçiyor. Üstad Necip Fazıl’ın ‘Evim’ şiirinden bir mısra: “Madden kaç para eder, sen bir remz olmalıydın!” Remz, ifade ettiği maddeyi aşmış bir manâ ifade ediyor, delalet ettiği şeye göre kıymet ve anlam kazanıyor.

Şehirler de kendilerini bütün olarak muhtevalarıyla ifadelendirdikleri gibi, muhtevalarına uygun düşecek simgelerle de ifade ederler. Bu anlamda günümüz şehirleri müthiş bir zevksizliği, kabalığı, estetik yoksunluğunu ifade eden simgeler çöplüğüne dönmüş durumda. Her şehrin, hatta her ilçenin, köyün simgesi var. Simge koymanın ölçüsü yok. Bitkilerden hayvanlara, eşyalardan insanlara kadar tam bir simgeler mezarlığı ülkemiz… Şehir yöneticilerinde selîm bir zevk ve estetik idrakînin olmayışı, simge arayışında tarihî şehirlerimizden günümüze intikal eden tarihî silüeti bile görmeyi engelliyor.

Her şehrin bir arması, simgesi olmalı. Ancak simge tarihî sürekliliğin ifadesi de olmalı. Simgeler, modern zaman şehirlerine karşı şahsiyetini halâ sürdürebilen özellikle medeniyet şehirlerinin kadîm tarih ve kültürünün ifşası için mutlaka gerekli… Şehir varlık iddia edebiliyorsa, ifade ve ifşa için simge gerekli. Varlık isimlendirmeye muhtaç olduğu gibi simgeye de muhtaç..

Şehrimizin de tarihsel derinliğine, kültürel zenginliğine, medeniyet şehri kimliğine delâlet eden remzi-simgesi olmalı.

Tarihin bırakmamak için direndiği, kültürün kaçtığı, estetiğin terk ettiği, aklın tutulduğu, idrakin şaşırdığı günümüzün kaotik şehirleri ve şehir yöneticilerine bırakılamayacak kadar hassas ve zor bir iştir simge işi. Ve de şehirlerimizin/şehrimizin simgesi bugünün şehir yöneticilerine bırakılamayacak kadar önemli bir iştir.

Halâ büyük tarihî şehirlerimizin kendilerini ifade edebilecek bir simgeleri yok. Olanların da iptidailiği ortada.

Şehir simgesi sadece şekil ve logolardan ibaret değil. Bir cümle, tanımlayıcı bir kelime de bir şehrin simgesi olabiliyor. Medine’ye ‘münevvere’, Mekke’ye ‘mükerreme’, Kudüs’e, Buhara’ya, Şam’a ‘şerîf’ sıfatları da bu şehirlerimizin ‘değer’ine ve önemine işaret ediyor.

Ayrıca tarihte Roma için: “Bütün yollar Roma’ya çıkar!” sözü de şehir simgesi olarak bugüne kadar gelmiş önemli bir cümledir.

Günümüzün batı şehirlerinin birçoğunun simgesi var. Fransa’nın başkenti Paris’in simgesi ‘yelkenli gemi’ figürüdür. Bu figürün/simgenin altında da “Fluctuat nec mergitur!” yazılıdır. Yâni, “Dalgalar dövdü, ama batmadı!”. Bir şehir kültürü yazarı Paris için şunları söylüyor: “Paris’in sırlarından biri bu sözün içinde gizlidir. Diğer önemli şehirlerin tersine, bu şehir, uzun tarihi boyunca birçok darbe almış, ama hiçbir zaman tamamen tahrip olmamıştır. Örneğin Londra’nın 1666, Lizbon’un 1755 veya Berlin’in 1945’te başına geldiği gibi çok büyük bir yıkım yaşamamış, sürekliliğini korumuş, imzasını muhafaza etmiş, meydana gelen büyük değişimler, bir yangının, bir depremin veya bir savaşın sonucu olmamış, Paris’i Paris’liler (ve hatta bütün dünya) hem oluşturmuş hem de değiştirmişler, bazen yıkıp bazan yaparak, hep daha ‘güzel’e doğru yol almışlardır. Bir Roma kenti olarak kariyerine başlayan Paris, daha başından itibaren belli eksenler etrafında yol alan bir gelişme göstermiştir…”

Bu sözleri anlayabilecek, şehrine böyle bakabilme idrak ve ehliyetinde şehir yöneticilerimiz ve şehirlilerimiz var mı?

Sözü Trabzon’a getirelim ve Trabzon’da bağlayalım:

Şehrimiz, tarihsel sürekliliğinin ifadesi olabilecek bir simgeyi henüz bulabilmiş değil. Bulacağı da meçhul. Ne grafik şekil olarak, ne de cümle olarak. Simgenin şehrin imar plânı kadar önemli olduğunu bilenler zuhur edene kadar, şehir zevk ve estetik idrakine sahip şehir yöneticileri gelene kadar şehrimizin “simge”siz kalması şehrin hayrına olacaktır !

Hiçbir derinlik ve estetik güzellik ifade etmeyen gemi, kemençe, horon figürleri şehrimizin çekileceği estetik idraksizlik ve zevksizliğin sembolleridir. Şehrin girişine bordo-maviye boyanmış demir yığınından oluşan, şehre değil de maden ocağına giriyormuş intibaını veren ilkel bir tak ve üzerindeki ilkel yazılar şehri değil, şehrin estetik yoksunu yöneticilerini temsil ediyor.

Şehrimize Batı’nın Paris’i gibi “dalgalar dövdü, ama batmadı!” diyebilmek için epey çile çekmek gerekecek. Şöyle de diyebiliriz: Şehrimizi batırmak için içeriden öyle dövüyoruz ki başka bir batırıcıya ihtiyaç yok!

Yanlışlıklar, çirkinlikler, zevksizliklerle malûl bir şehir değil; tarihî derinlikle birlikte ‘temsil ettiği manâ”nın idrakinde şehir yöneticileri ve şehirlilerle “kendisi” olabilecek şehre “şehir” denilir.

Şehrimizi feth için gelen Fatih Sultan Mehmed’i Zigana zirvelerinde “Hey oğul! Trabzon’a bunca zahmet nedendür? Trabzon nedür ki?” diye vazgeçirmeye çalışan Uzun Hasan’ın annesi Sârâ Hatun’un sorusuna “...Bu zahmet Trabzon için değildir… Eğer bu zahmeti ihtiyar etmez isek “ cevabını veren Fatih’in şehri aşmış bir ‘medeniyet idraki’nin bugünkü şehir yöneticileri/emanetçileri farkında mıdırlar? Veya neyin farkındadırlar? Nerede yaşadıklarının farkında mıdırlar?

Bu sorulara verilecek cevapların muhtevası, şehrimizin manasını yansıtacak “simge”de yüklü olmalıdır.

“Şehirlerin remzi” olan bir medeniyet şehri, “remzlerin şehri” de olabilmelidir!

(Günebakış, 9 Şubat 2011)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder