Yahya DÜZENLİ
duzenliyahya@gmail.com
Eskiler derler ki “belâ, ağızdan çıkan söze bağlıdır”. Sözün insanların kaderinde olduğu gibi, şehirlerin kaderinde de etkili olduğunu, şehre izafe edilen sözlerin şehirleri nasıl bir siluete büründürdüğünü, son yıllarda stadyum kalabalığının ortaya attığı “Bize her yer Trabzon” sloganından gözlemleyebiliyoruz.
Şehrimizi artık sloganların dayanılmaz hafifliğine terk etmek zorunda kalıyoruz. Sloganların, yani nârâların… “Slogan”ın etimolojisine baktığımızda “İskoç dağ klanlarında savaş narası” anlamına geliyor. “Bize her yer Trabzon” da tam bir savaş narası gibi.
Giderek virütik etkisi bütün bir şehri istila ettiği gibi, şehir dışına da taşan “Bize her yer Trabzon” sloganı, bir medeniyet şehrinin “ifadecisi” değil, çağrıştırdıklarıyla “ifsat edicisi” durumuna gelmiştir. Hamasetten kendisini bir türlü kurtaramayan şehrin son sığınaklarından birisi “Bize her yer Trabzon!”.
Nereden çıktığı belli olmayan ama neyi ifade ettiği malûm olan, hemen sahiplenilen “Bize her yer Trabzon” sloganı şehre aidiyet ifadesi değil, öfkenin, enerji taşmasının, kabına sığmazlığın ifadesi…
Bu sloganla kastedilen keşke şehir aidiyeti, şehir mensubiyeti olsa. Kastedilen herhalde “stadyum” olsa gerek. Tarihî bir şehri, tarihsel kültürü, medeniyet iklimini antik dönemlerin “arenası”nın modern zamanlardaki temsilcisi olan “stadyum”a sıkıştırma, şehri stadyumla ifade etme…
Belki de bir dil sürçmesiyle “bize her yer stadyum” denileceğine, “bize her yer Trabzon” denilmiş.
Bu bir acziyet ifadesidir. Çaresizlik ifadesidir. Şehrin kendisini inkâra zorlamadır.
Bu slogan şehre “bağ”lanmayı değil şehirden “uzaklaşma”yı, şehirden kaçmayı çağrıştırmakta.
Bir medeniyet şehri bütün organlarıyla, mekânlarıyla, değerleriyle “yürüyen stadyum” haline getirilmişse orası artık insana ait olmaktan çıkmıştır.
Zannedildiğinin aksine “Bize her yer Trabzon” demek, aidiyetini her yere taşımaya çalışırken hiçbir şey olmak demektir. Yersizlik, yurtsuzluk demektir. Gladyatör edasının arkasında sırıtan büyük zihinsel yoksulluk, bir dekadans demektir. Bir büyük düşüştür, en âlâsından bir anti-kültür yaratma çabasının tezahürüdür. Bu slogan hiçbir yere tutunamamayı simgelediği kadar; hayatı, imbikten süzüle süzüle tevarüs eden zihin ve ruh haritamızın kaynağından değil, şizoid ve çatırdamış modern hayatın çürük, geçici ve sefil pusulalarından takip etmekle eşdeğer bir intihardır âdeta.
Oysaki her şehir, mensuplarında kendisine mahsus bir “rafine kültür ve davranış” biçimi oluşturur. Şehrimizin modern zamanlardaki davranış biçimini “stadyum kültürü” belirliyor. “Bize her yer Trabzon” bu kültürün dışa vurmuş ifadesi.
Bundan sonra yaşadığımız şehir mensupları için giderek “şehirli” kavramı “stadyumlu” kavramına dönüşürse şaşmamamız gerekecek.
Trabzon’un hamsi partileri, futbol ve şenliklerden ibaret diasporası da bu sloganla tam örtüşüyor. Bir şehir ancak böyle bir sloganla hafızasını kaybedebilir.
Bir şehrin şahsiyetini, haysiyetini stadyum sloganlarına ihale ve emanet etmek, bilinçaltındaki rahatsızlığın da bir sonucudur. Modern zamanlarda bir şehrin “yer”ini kaybetmesinin, “yer edinememesi”nin yâni kendine yabancılaşmasının bilinçaltı kompleksi olarak varlık ifade etmeye çalışmasının bir sonucudur “Bize her yer Trabzon!” demek.
Şehre duyulan bağlılıkla hiçbir ilgisi olmayan, reflektif bir sloganın şehirle bütünleşmesinden bütün bir şehir rahatsız olacağına, aksine memnuniyet duyuluyor.
“Bize her yer Trabzon” ise, Trabzon’un hiçbir anlamı yoktur. “Yer”inden koparılan her şey artık kendisi olamayacağı gibi, şehir de kendisi olamıyor.
Bu slogan aynı zamanda bir “kimlik kaosu”nu vurguluyor. Her yere gidebilen, etkileyen bir şehir değil, her yerden etkilenen bir şehir iması var bu sloganda. Bu sloganın yaygınlaşması ve kabul görmesiyle birlikte şehrin ifadecisi bir sembol olarak şehrin girişlerine kazınırsa şaşmamak gerek.
“İhraç edilecek değer”i olan şehirlerin iddiaları vardır! Hatta sorumlulukları vardır! Kendi değerlerinin farkında olmayan bir şehir “bize her yer Trabzon” sloganıyla öğünür!
Şehir adına söylenen her söz, yapılan her şey, bizi şehrimizden daha çok ayırıyor. Bize şehrimize daha çok yabancılaştırıyor. Bize şehrimizi daha çok unutturuyor.
Bunları gördükçe, yaşadığımız şehirde bizi de kuşatma altına alan ‘slogan’ları okudukça Tanpınar'ın “Beş Şehir” de söylediği “niçin geçmiş zaman bizi bir kuyu gibi çekiyor?” sorusunu hatırlıyoruz. Ve rahatlıyoruz/mu?
“Felsefenin yurdu şehirdir” diyen büyük hikmet adamı Sokrat, bugünün şehirlerini görseydi söylediği sözden herhalde pişman olurdu. Biz de yaşadığımız şehre baktıkça, öne çıkan sloganları gördükçe felsefenin şehirden nasıl kaçtığına şahit oluyoruz. Böyle bir şehre felsefenin uğramasının mümkün olamayacağını görüyoruz. Felsefenin, yani idrakin, düşüncenin…
İdrakin şehirden kovulması; sloganlara sarılmakla başlar. Hafızasını, şahsiyetini kaybeden şehirler de insanlar gibi sloganlara sığınır. Kendisini sloganlara emanet eder.
“Trabzon’u düşünmek” Trabzon’a ‘dönmek’le başlar. “Bize her yer Trabzon” sloganı şehirliyi Trabzon’dan kaçmaya çağıran meş’um bir cümledir. Başkaları nasıl anlarsa anlasın, biz böyle okuyor ve böyle anlıyoruz!
(Günebakış, 22 Haziran 2011)
duzenliyahya@gmail.com
Eskiler derler ki “belâ, ağızdan çıkan söze bağlıdır”. Sözün insanların kaderinde olduğu gibi, şehirlerin kaderinde de etkili olduğunu, şehre izafe edilen sözlerin şehirleri nasıl bir siluete büründürdüğünü, son yıllarda stadyum kalabalığının ortaya attığı “Bize her yer Trabzon” sloganından gözlemleyebiliyoruz.
Şehrimizi artık sloganların dayanılmaz hafifliğine terk etmek zorunda kalıyoruz. Sloganların, yani nârâların… “Slogan”ın etimolojisine baktığımızda “İskoç dağ klanlarında savaş narası” anlamına geliyor. “Bize her yer Trabzon” da tam bir savaş narası gibi.
Giderek virütik etkisi bütün bir şehri istila ettiği gibi, şehir dışına da taşan “Bize her yer Trabzon” sloganı, bir medeniyet şehrinin “ifadecisi” değil, çağrıştırdıklarıyla “ifsat edicisi” durumuna gelmiştir. Hamasetten kendisini bir türlü kurtaramayan şehrin son sığınaklarından birisi “Bize her yer Trabzon!”.
Nereden çıktığı belli olmayan ama neyi ifade ettiği malûm olan, hemen sahiplenilen “Bize her yer Trabzon” sloganı şehre aidiyet ifadesi değil, öfkenin, enerji taşmasının, kabına sığmazlığın ifadesi…
Bu sloganla kastedilen keşke şehir aidiyeti, şehir mensubiyeti olsa. Kastedilen herhalde “stadyum” olsa gerek. Tarihî bir şehri, tarihsel kültürü, medeniyet iklimini antik dönemlerin “arenası”nın modern zamanlardaki temsilcisi olan “stadyum”a sıkıştırma, şehri stadyumla ifade etme…
Belki de bir dil sürçmesiyle “bize her yer stadyum” denileceğine, “bize her yer Trabzon” denilmiş.
Bu bir acziyet ifadesidir. Çaresizlik ifadesidir. Şehrin kendisini inkâra zorlamadır.
Bu slogan şehre “bağ”lanmayı değil şehirden “uzaklaşma”yı, şehirden kaçmayı çağrıştırmakta.
Bir medeniyet şehri bütün organlarıyla, mekânlarıyla, değerleriyle “yürüyen stadyum” haline getirilmişse orası artık insana ait olmaktan çıkmıştır.
Zannedildiğinin aksine “Bize her yer Trabzon” demek, aidiyetini her yere taşımaya çalışırken hiçbir şey olmak demektir. Yersizlik, yurtsuzluk demektir. Gladyatör edasının arkasında sırıtan büyük zihinsel yoksulluk, bir dekadans demektir. Bir büyük düşüştür, en âlâsından bir anti-kültür yaratma çabasının tezahürüdür. Bu slogan hiçbir yere tutunamamayı simgelediği kadar; hayatı, imbikten süzüle süzüle tevarüs eden zihin ve ruh haritamızın kaynağından değil, şizoid ve çatırdamış modern hayatın çürük, geçici ve sefil pusulalarından takip etmekle eşdeğer bir intihardır âdeta.
Oysaki her şehir, mensuplarında kendisine mahsus bir “rafine kültür ve davranış” biçimi oluşturur. Şehrimizin modern zamanlardaki davranış biçimini “stadyum kültürü” belirliyor. “Bize her yer Trabzon” bu kültürün dışa vurmuş ifadesi.
Bundan sonra yaşadığımız şehir mensupları için giderek “şehirli” kavramı “stadyumlu” kavramına dönüşürse şaşmamamız gerekecek.
Trabzon’un hamsi partileri, futbol ve şenliklerden ibaret diasporası da bu sloganla tam örtüşüyor. Bir şehir ancak böyle bir sloganla hafızasını kaybedebilir.
Bir şehrin şahsiyetini, haysiyetini stadyum sloganlarına ihale ve emanet etmek, bilinçaltındaki rahatsızlığın da bir sonucudur. Modern zamanlarda bir şehrin “yer”ini kaybetmesinin, “yer edinememesi”nin yâni kendine yabancılaşmasının bilinçaltı kompleksi olarak varlık ifade etmeye çalışmasının bir sonucudur “Bize her yer Trabzon!” demek.
Şehre duyulan bağlılıkla hiçbir ilgisi olmayan, reflektif bir sloganın şehirle bütünleşmesinden bütün bir şehir rahatsız olacağına, aksine memnuniyet duyuluyor.
“Bize her yer Trabzon” ise, Trabzon’un hiçbir anlamı yoktur. “Yer”inden koparılan her şey artık kendisi olamayacağı gibi, şehir de kendisi olamıyor.
Bu slogan aynı zamanda bir “kimlik kaosu”nu vurguluyor. Her yere gidebilen, etkileyen bir şehir değil, her yerden etkilenen bir şehir iması var bu sloganda. Bu sloganın yaygınlaşması ve kabul görmesiyle birlikte şehrin ifadecisi bir sembol olarak şehrin girişlerine kazınırsa şaşmamak gerek.
“İhraç edilecek değer”i olan şehirlerin iddiaları vardır! Hatta sorumlulukları vardır! Kendi değerlerinin farkında olmayan bir şehir “bize her yer Trabzon” sloganıyla öğünür!
Şehir adına söylenen her söz, yapılan her şey, bizi şehrimizden daha çok ayırıyor. Bize şehrimize daha çok yabancılaştırıyor. Bize şehrimizi daha çok unutturuyor.
Bunları gördükçe, yaşadığımız şehirde bizi de kuşatma altına alan ‘slogan’ları okudukça Tanpınar'ın “Beş Şehir” de söylediği “niçin geçmiş zaman bizi bir kuyu gibi çekiyor?” sorusunu hatırlıyoruz. Ve rahatlıyoruz/mu?
“Felsefenin yurdu şehirdir” diyen büyük hikmet adamı Sokrat, bugünün şehirlerini görseydi söylediği sözden herhalde pişman olurdu. Biz de yaşadığımız şehre baktıkça, öne çıkan sloganları gördükçe felsefenin şehirden nasıl kaçtığına şahit oluyoruz. Böyle bir şehre felsefenin uğramasının mümkün olamayacağını görüyoruz. Felsefenin, yani idrakin, düşüncenin…
İdrakin şehirden kovulması; sloganlara sarılmakla başlar. Hafızasını, şahsiyetini kaybeden şehirler de insanlar gibi sloganlara sığınır. Kendisini sloganlara emanet eder.
“Trabzon’u düşünmek” Trabzon’a ‘dönmek’le başlar. “Bize her yer Trabzon” sloganı şehirliyi Trabzon’dan kaçmaya çağıran meş’um bir cümledir. Başkaları nasıl anlarsa anlasın, biz böyle okuyor ve böyle anlıyoruz!
(Günebakış, 22 Haziran 2011)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder