duzenliyahya@gmail.com
Sanayi devriminin
ortayı çıkışı sonrasında meydana gelen teknolojik gelişmeler beraberinde birçok
gelişmeyi tetiklerken, birçok düşünce adamının endişelenmesine de yol açmıştı.
Endişelerinin sebebi; açılan bu sürecin insanın makinanın esaretine gireceği,
kendi icadı önünde düşeceği mahkûmiyet ve hayatın giderek gayr-i insanî bir
hale geleceği yönündeydi. Nitekim 20. Yüzyıl ‘makine çağı’ bu düşünürlerimizin
endişelerinde haklı olduklarını gösterecek bir yol açtı. 21. Yüzyılda ise hızla
değişen dünya ve yükselen ‘dijital çağ’ olağandışı bir hızla insanı ve hayatı
öylesine etki altına aldı ki, düşünce adamlarının ufuklarını aşan gelişmelere
şahit olmaları karşısında dijital bir dünya, dijital bir hayat ve neredeyse
‘dijital insan’la karşı karşıya geldik.
Hayatımız öylesine
dijital bir istilâya uğradı ki, şehirlerimiz, mekânlarımız, her şeyimiz dijitalleşti.
En vahim olanı da dijital koşu ve “kitaplarımızın dijitalleşmesi”. Ne yazık ki
okullarımızda pilot uygulaması başlatılan “tablet kitap”ların eğitim
kalitesinin göstergesi olduğuna siyasilerin vurgu yaptığını görünce
ürperiyoruz! Bu istilâya karşı neler yapılabilir, nasıl karşı konulabilir? Biz
işin “kitap” boyutunu söz konusu ederek söyleyelim ki; her türlü araçla
mücadeleye devam etmek gerekiyor.
Kitabın hayatımızdan
çekilmemesi için yapılması gereken çok şey var. Öncelikle Şehir yöneticilerimizin
“kitaba sahip çıkması” gerekiyor. Vali ve Belediye Başkanlarımız şehirlerinin
geleceği adına “marka şehir” boş lakırdılarını, gereksiz festivalleri bırakıp
“Kitaplı şehir” ve “şehirli kitap” konusunda epeyce kafa yormaları gerekiyor.
Malatya
okumuyor, Malatya meydan okuyor…
Vali Ulvi Saran’ın
bir misyoner gibi en küçük karesine kadar müdahil olucu tavırları, Ankara başta
olmak üzere birçok büyükşehrimizde bu çapta, bu ilgide, bu muhtevada, bu
çeşitlilikte şahit olmadığımız bir kitap fuarının Malatya’da ortaya çıkmasını
sağlamış. Fuara davet edilen yazar ve kültür-sanat adamlarıyla akşam yaptığımız
sohbet de oldukça renkliydi. Fuara katılan
bütün yayınevleri son derece memnundu. 250 yayınevi, 100’ün üzerinde
gazeteci-yazar ve 200 binin üzerinde insanın ziyaret ettiği fuara İlköğretim
öğrencilerini gruplar halinde görünce, çocuklarımızın zihinlerine düşecek çok
küçük bir “kitap imajı”nın bile ne derece önemli olduğunu anlıyoruz. Vali’nin
cümleleriyle; “kitabı çocukların hayatlarının bir parçası haline
getirmek!” önemliydi. Akçağ yayınevi
görevlisi Oğuz Bey’in şu sözü ise her şeyi özetliyordu: “Malatya okumuyor,
Malatya meydan okuyor!” Sayın Vali’nin bu fuardan önce “Malatya Okuyor”
sloganıyla başlattığı okuma seferberliği de sloganın ötesinde bir “kitap
ilgisi”ni Malatya’da ortaya çıkarıyordu.
Fuara katılan yazar,
gazeteci, yayınevi sahibi ve kültür adamlarından görebildiklerimden bazıları:
Nuri Pakdil, İhsan Süreyya Sırma, Rasim Özdenören, Abdurrahman Dilipak, Ahmet
Günbay Yıldız, D.Mehmet Doğan, İsmail Kara, Ebubekir Eroğlu, Ali Nesin, Muhsin
Mete, Yusuf Turan Günaydın, İsmail Kasap, Cumali Ünaldı, Ahmet Ertürk, İlhami
Güngör, Hidayet Şefkatli, Mehmet Baransu, Muhammet Bozdağ, Ali Erkan Kavaklı,
Şaban Abak, Necip Evlice, Fatih Yurdakul,
Aytekin Yılmaz, Ali Karaçalı, İhsan Eliaçık, Vural Savaş, Musa Çağıl,
Mehmet Çelik, Yılmaz Odabaşı, Ali Kemal Temizer…
İsmail
Hacıfettahoğlu ile birlikte Ankara’dan gittiğimiz Malatya’da kadîm gönüldaşım
Hüsnü Kılıç’la birlikte Mardin Artuklu Ün. Mimarlık Fakültesi Öğretim
Görevlileri başta olmak üzere bazı dostlarımızla duygu ve düşünceleri
paylaştığımız Malatya Kitap Fuarı’nın TRABZON’a örnek olmasını diliyoruz.
Şehirler kitaplarda
ve kitaplarla, kitaplar da şehirlerle hatırlanır. Ulvi Beyin önemli ve halen
devam eden diğer bir projesi de “Malatya Kitaplığı”. 50 kitaptan oluşacak bu
“şehir klasiği”nin hazırlıkları devam ediyor. Ortaya çıkacak bu dev kitaplığın
“muhteva”sıyla diğer şehirlerimize fark atacağını düşünüyoruz.
Birkaç ay önce
gerçekleştirilen “Film Festivali”ni de hatırlatarak söyleyelim ki; bu gidişle Malatya
“kayısı”yla değil de Valisi ve kitaplarıyla anılacak gibi…
Ulvi Saran
dostumuzun davetiyle Malatya’da iki günlüğüne şahit olduğumuz gelişmeler, görüntüler,
‘artık bir şey olmaz’ denilen şehirlerde bile bir Valî’nin basiret ve
iradesiyle nelerin yapılabileceğini gösteriyordu. Kitap fuarı bunlardan sadece
biri ve öne çıkanı. Bu organizasyonda yoğun gayretleri olan Çetin Şişman Bey’i
de anmak gerekiyor.
Ülkemizin birçok
kültür, sanat, düşünce adamını Malatya’da bir araya getiren Ulvi Saran tebrik
ve takdirin üzerinde bir “yol haritası” ortaya koymuş, çığır açıcılığı yapmış.
Bu tarihî şehirde başlattığı şeylerin önemi belki yıllar sonra anlaşılabilecek.
Vali Bey’in öncülüğünü yaptığı “tarihî evleri koruma” projeleri,
restorasyonlar, Malatya’nın ‘tarihî şehir ruhu’nu ortaya çıkarıyor.
Gündüzbey, Yeşilyurt, Battalgazi, Orduzu, Darende, Balaban ve Arapkir’de bir
kısmı tamamlanmış, bir kısmı da devam eden “tarihi evleri restorasyon ve sokak
sağlıklaştırma” projesi diğer şehirlerimizin de örnek alması gereken bir
çalışma…
Ayrıca Malatya’nın
meşhur Beydağı’nı nasıl ağaçlandırdığını bizzat yerinde görünce ‘imkânsız’
denilen şeylerin hantal bürokrasi ve yetersiz kaynaklara rağmen bir Vali’nin
iradesiyle nasıl gerçekleştirildiğini gözlemledik. Üç yıla yakın Valiliği
süresince cinnet derecesinde ve zaman yoğun bir gayretle çalışan Vali için
(meşhur anekdotu değiştirerek) ileride belki de “Malatya’da Vali vardı!”
denilse yeridir. Malatya’nın geneline 5 milyon fidan dikilmiş. İki bin metreye
yakın yükseklikteki Beydağı’nın 10 bin dönümlük kısmına taşlar iş makinalarıyla
delinip toprak taşınmak suretiyle 200 bin fidanın dikildiğini öğrenip, su
depoları ve sulama şebekesini görünce insanın aklı duruyor. “Coğrafya’nın imar
ve ihyası” diye bir derdi olan Vali ve Belediye Başkanlarımıza Beydağı’na
çıkmalarını tavsiye ediyoruz.
M. Ali Aynî, Süleyman Nazif’ten
sonra Trabzon Valiliğine tayin edildiğinde yakın dostu Süleyman Nazife “Gelecek
Trabzon Valisi nasıl birisi” diye sorarlar. O da “Trabzon’da artık kamus
taşımaya gerek kalmayacak. Trabzon’a giderken kamus götürmeyin” cevabını verir.
Olağanüstü ilgisini
müşahede ettiğimiz Vali dostumuz Ulvi Saran da “komple” bir kültür adamı. Sözün burasında, daha önce de anlattığımız
bir olayı tekrar anlatalım:
Şehirler bazen
kurucularıyla anıldığı gibi, “imar edici”leriyle de anılırlar. Ulvi Beyin böyle
bir “imar edici” sıfatıyla Malatya’da anılacağını düşünüyor, şehrimiz Trabzon
adına Malatya’yı kıskandığımızı bir kez daha ifade ediyoruz.
Kitaba sarılan şehir, kitabın sardığı şehir haline gelir. Dijital
çağın chip’lerinden medeniyet dünyamızın kitaplarına doğru yolculuğunda Ulvi
Saran dostumuzu tebrik, takdir, selam ve dua…
O bilinen ironik
cümleyi değiştirip mecrasına şöyle mi oturtmak gerekiyor: “Malatya Malatya
olalı böyle vali görmedi.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder