14 Temmuz 2009 Salı

TRABZON’UN “MENAZİR’ÜL AVÂLİM”DEN HABERİ VAR MI? -II-

Yahya DÜZENLİ
duzenliyahya@gmail.com

Tarih ve Coğrafya aidiyetinin insanî bir duygu olduğunu idrak edenler, aidiyet hissettikleri şehirle ilgili her ne olursa olsun, bizde bir “yeri”nin, bizde bir “izah”ının, bizde bir “aks-yankı”sının olması gerektiğini bilirler.

Bu topraklarda doğsun veya doğmasın Trabzon’la ilgili kadîm zamanlardan beri yazanlara bu ölçüyle bakmalıyız diye düşünüyorum. Her yer geziliyor belki ama, her yer hatırlanamıyor, hafızada yer tutmuyor, unutuluyor. Ancak Trabzon müstesna ! Âşık Mehmed de tıpkı bir Trabzon türküsünde “Kezdum yalan dünyayi seni unutamadum!” söylendiği gibi, tüm “âleme nazar” etmiş ama Trabzon’u unutamamıştır. Bizim de O’nu eseriyle yaşatarak unutmamamız gerekiyor. Bu konudaki bazı tekliflerimizi yazımızın sonuna bırakarak Trabzon’lu Âşık Mehmed ve büyük eseri “Menâzırü’l-Avâlim”e devam ediyoruz…

Âşık Mehmed, XVI. Yüzyılda tüm Osmanlı ve İslâm Coğrafyasını dolaşmasına ve oraların tarih, coğrafya, jeoloji, iklim, kültür, folklor, dil, gelenek, vs.lerini ayrıntılı olarak anlatmasına rağmen her zaman memleketi Trabzon’a “meftun” olmuştur. Eseri hazırlayan Mahmut Ak’ın ifadesiyle; “ilme heveskâr, dindar, memleketi Trabzon’a meftun, araştırıcı, zorluklar karşısında metin ve azimli, çevresinde bulunan çeşitli din ve mezhepteki insanlarla uyumlu, ancak yerine göre asabi mizaclı, vefakâr ve mütevazi şahsiyete sahip bir insan olduğu anlaşılmaktadır.”

Eserinden ve kendisinden dolgu bilgilerle malumat sahibi olanlar da bilsin ki: Menâzirü’l-Avâlim sadece Trabzon’u anlatan bir eser değildir. Hatta Trabzon’a çok uzun sayılmayan bir bölüm ayrılmıştır. Hepsi 5 varak (10 sayfa) ayrılmıştır. Ancak Trabzon’a olan aidiyeti, hissiyatı ve bağlılığıyla ilgili öyle cümleleri var ki ancak şiir diliyle anlaşılabilecek cinsten. Trabzon şehir halkını kısmen eleştirmesine rağmen Belde-i hasene: Güzel şehir” olarak nitelendirdiği ve hayranlığını belirttiği Trabzon’la ilgili iki cümlesini almakla yetinelim:

“Belde-i Trabzon; cevher kıymeti var bir belde-i metîn ü üstüvardur !”
(Trabzon beldesi, cevher kıymetinde emniyetli, dayanıklı, sağlam ve sarsılmaz bir şehirdir!)

Dolaştığı şehirlerde her geçen gün kendi şehri Trabzon’un hasretiyle yanan Âşık Mehmed, bu hasretini de;

“Şedâyid-i gurbet ve ‘avârız-ı kürbet” yâni (Ayrılığın şiddetinden kaynaklanan tasa, gam, keder ve üzüntü.) şeklinde ifade etmektedir.

Menâzirü’l-Avâlim’in Trabzon’la ilgili bölümü ilk önce Halil Edhem tarafından fark edilerek “Trabzonda Osmanlı Kitabeleri” isimli eserinde bahsedilmiş, sonra Orhan Şaik Gökyay ele almıştır. İslâm Ansiklopedisi’ndeki Trabzon maddesinde de Ş.Tekindağ metinden istifade etmiştir. ABD’de Princeton Üniversitesi Osmanlı Tarihi Profesörü H. Lowry de, “Trabzon Şehrinin İslamlaşması ve Türkleşmesi 1461-1583” isimli eserinde “Mehmet Âşık, Menazır ül-Avalim (yazım tarihi 1590 yılları). Bu çok değerli kaynakta şehrin Osmanlı döneminde en eski bir tanımını bulmaktayız. Trabzon’un yerlisi olan âşık (doğumu 1550) şehrin Müslüman kesimleri konusunda değerli bilgiler vermektedir.” demektedir.

Yüzyılımızın büyük bilim adamlarından felsefe ve bilim tarihi Profesörü S. Hüseyin Nasr da “İslam ve Bilim” kitabının “Kozmoloji, Kozmografya ve Coğrafya” bölümünde “Dönemin en orijinal coğrafî eserleri Osmanlı yazarlarına aittir.” der ve Âşık Mehmed’in “Anadolu ve Balkanlar hakkında daha önceki Müslüman kaynaklarda bulunmayan yeni malzemeyi ilave ettiği” ni yazar.

Âşık Mehmed’in yaşadıkları, kendisini etkileyen olaylar, katıldığı muharebe ve seferler ve ruh hali ile ilgili birçok bilgiyi Menazir’de okuyabiliyoruz. İlginç bir olayı anlatalım:

1594 yılında Tata Kalesi kuşatıldığında, kaleye doğru 1 mil mesafedeki bir tepenin üzerinde harabe bir kilisenin yakınına bir top konulup kaleye atıldığı yâni fetih gerçekleştiği sırada, Âşık Mehmed Kur’an-ı Kerim’den sure-i feth’i okumaktadır. Sadrazam Sinan Paşa komutasında çıkılan seferde Âşık Mehmed de bulunmuş ‘mücahade idüb’ gazi olmuştur.

Döneminin ve daha sonraki dönemlerin bu büyük ârif-âlim-seyyah’ı gereken alâkayı görmemesi de manidardır. Bugünkü ulaşım ve iletişim imkânlarıyla bile bir ömre sığmayacak “iş”i başarmış olan Âşık Mehmed’in yurdu Trabzon ne yazık ki bugün bile kendisinden habersiz!

Gelelim Âşık Mehmed ve “Menâzırü’l-avâlim”le ilgili tekliflerimize…

· Trabzon Valiliği, Belediye ve KTÜ, TTK’nin bastığı Menâzırü’l-avâliminden alıp halk ve okul kütüphanelerine koymayı düşünür mü?
· Orijinal metin TTK tarafından transkrip edildiğine göre; Trabzon Valiliği veya Trabzon Belediyesi veya KTÜ “Menâzırü’l-avâlim”i işin ehli vasıtasıyla düzgün bir dille bugünkü Türkçeye kazandırmayı düşünür mü?
· Âşık Mehmed ve eseri ile ilgili uluslararası düzeyde “sempozyum” veya “sempozyumlar” düşünülür mü? Bugüne kadar niçin düşünülmemiştir ?
· Trabzon’da bir kültür Merkezi, kütüphane veya kurulacak bir Üniversiteye, veya KTÜ bir kampüsüne Âşık Mehmed ismini vermeyi düşünür mü ?

Bunlar ilk aklımıza gelenler…

Diğer yapılması gerekenler:

Türk Tarih Kurumu mükemmel, sağlam bir transkrip metin ortaya koymuştur. Sadeleştirilmiş güzel bir türkçe metin için Valilik, Belediye ve KTÜ harekete geçmeli ve bir an önce bugünkü dile kazandırılmalıdır.

Bu tür kaynak eserleri geniş kitlelere yaymak için öncelikle çocuklar ve gençler için, sonra yetişkinler için versiyonlar ortaya koyulmalıdır. Menazır’ül-Avâlim ve benzeri eser ve kronikler için de benzeri basımlar hazırlanmalıdır. Bu borç mutlaka ödenmesi gereken bir bedel olarak Trabzon’lulara düşer. O yüzden bir an önce Valilik, Belediye veya KTÜ harekete geçmeli diye düşünüyoruz.

Âşık Mehmed ve “Menâzırü’l-avâlim” ile ilgili ayrıntılı, ciddi, kapsamlı bilgi sahibi olmak isteyenler TTK’nun yayınladığı “Menâzırü’l-avâlim”’in sadece I. Cildini (tahlil ve dizin) süzerek okumaları da yeterli…

Prof. H. Lowry’nin kaynak aldığı, Prof. S. Hüseyin Nasr’ın ‘orijinal’ gördüğü Menâzırü’l-avâlim’e bakalım Trabzon’da Valilik, Belediye, KTÜ veya da herhangi bir işadamı ilgi gösterecek mi? Bu kadarcık bir vefayı gösterecekler mi?

Âşık Mehmed’in dilinden o çok sevdiği Trabzon’u bir cümlesiyle anlatalım: “Tarabzon’un bir niçe mevâzı’ında müferrih ve teferrüc-gâhlar vardur ki her biri nüzhetü’n-nâzırîn ve sârrü’s-sâyirîndür.” Yâni; “Trabzon’un bir nice yerlerinde öyle gezilecek güzel yerler vardır ki her biri bakanın gözlerini parlatır ve gezenlerin içini açar.”

Böyle bir Trabzon bugün mevcut mudur? Kalmışsa amennâ ! Yoksa, Âşık Mehmed’in bu tesbiti işaret ve uyarı olmalıdır !

Önümüze XV. yüzyılın dünyasını seren bir “dünya seyahatnamesi” var. Bu ilk Osmanlı seyahatnâmesinin imtiyazı bir büyük Trabzon’luya nasip olmuştur.

Âşık Mehmed’in nitelemesiyle “Belde-i hasene” Trabzon, bir zamanlar böylesine âkil, ârif, mütebahhir ilim-kültür-sanat adamları yetiştirirken bugün düştüğü durum nasıl izah edilebilir?

Âşık Mehmed, Menâzırü’l-avâlim’den dünyaya şu cümle ile sesleniyor: “BU ÂŞIK ÇELEBİ TRABZON’DANDUR !”

Âşık Mehmed “Trabzon’dandur” amma biz ne kadar TRABZON’danız? O tartışılır !

Âşık Mehmed’e doğumunun 453. vefatının 404. yılında rahmet diliyoruz.

(Karadeniz'den Günebakış, 15.07.2009)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder