19 Ekim 2010 Salı

TRABZON "LEJYON", TRABZONSPOR DA "LEJYONER" TAKIMI MI?

Yahya DÜZENLİ
duzenliyahya@gmail.com

Modern zamanlarda her şeyin “alınıp satılabilen” meta haline getirildiğine, dünya ile birlikte şehrin de “supermarket”e dönüştüğüne şahit olmuyor, hep birlikte bu durumu yaşıyoruz. Supermarket yâni paketlenmiş, istif edilmiş nesnelerin, objelerin sergilendiği adeta modern zaman mabedi… Şehrin supermarkete dönüşmesi, şehirde yaşayan herkesin ve herşeyin de ‘alınıp-satılabilen’ meta haline gelmesini kaçınılmaz kılıyor.

Bu supermarketin reyonlarından bazıları bir mıknatıs gibi kapıdan gireni kendisine çeker, bü-yülü bir alana sokar. Futbol, supermarkete dönüşen bu şehrin önemli bir reyonu… Supermarkete girdiniz mi bu reyonun etkisinden kurtulamıyorsunuz. Kendinizi bu reyonla ilgilenmeye mecbur hatta mahkûm hissediyorsunuz.

Biz asla katılmasak ve tasvip etmesek de; şehrin bütün değerlerinin kendisi adına feda edildi-ği, tek “değer”inin, hatta daha da ileri gidilerek “kimliği”nin Trabzonspor olduğu zaman za-man dile getirilen şehrimizin, uğruna her şeyinin feda edilmeye hazır olunduğu futbol takımı-nı meydana getiren futbolcularına baktığımızda hayrete düşüyoruz.

Hayrete düşüyoruz, çünkü Trabzon Trabzon olalı böyle Trabzonspor görmedi !

Trabzonspor adeta lejyoner takımı.

Bir futbol takımı şehrin sadece bir “unsur”udur. Ancak her şeyi peşine takıp götüren, adeta bütün bir şehri, şehre rağmen ani bir sel baskını gibi istilâ eden, bu baskında hiçbir sağlıklı irade bırakmayan ‘futbol cinneti’nin kemâle eriştiği şehrimiz Trabzon’da, hayatını Trabzons-por’a endeksleyenler, şehrin futbol takımının hangi “aidiyet” ruhuyla Trabzon’u temsil ettiği üzerinde kafa yormuşlar mıdır bilemem. Bildiğim o ki; Bugünkü haliyle Trabzonspor bir LEJ-YON TAKIMI HALİNE GELMİŞTİR ! FUTBOLCULAR DA LEJYONER !

Lejyoner yâni, dili, rengi, dini, şehri farklı yabancı uyruklu askerlerin ‘belli bir süre’ için para karşılığı savaşması…

Trabzonspor’un internet sitesinde, mevcut futbolcularının “nereli?” olduklarını okuyalım. Okuyun da, bu takımın LEJYON TAKIMI MI, yoksa ŞEHİR TAKIMI MI olduğuna karar verin.

Alan Carlos Gomes da Costa (Brezilya), Arkadiusz Glowacki (Polonya), Barış Ataş (Diyarbakır), Bora Sevim (Ankara), Burak Yılmaz (Antalya), Ceyhun Gürselam (Almanya), Egemen Korkmaz (Balıkesir), Engin Baytar (Almanya), Ferhat Öztorun (İstanbul), Gustavo Colman (Arjantin), Hrvoje Cale (Hırvatistan), Yatara (Gine), Jackson Avelino Coelho (Brezilya), Mert Ege Özeren (İstanbul), Mustafa Yumlu (Trabzon), Onur Recep Kıvrak (Alaşehir), Remzi Giray Kaçar (Kara-man), Selçuk İnan (İskenderun), Serkan Balcı (Nazilli), Sezer Badur (Almanya), Tayfun Cora (Trabzon), Teofile Antonio Gutierrez Roncancio (Kolombiya), Tolga Zengin (Hopa), Umut Bu-lut (Kayseri), Zafer Yelen (Almanya)

25 kişilik “Trabzonspor A Takımı”nın içinde sadece 2 Trabzonlu var. Bu takım LEJYONER değil de nedir?

Futbolun bir “salgın hastalık” olarak Trabzon’u sarmadığı 70’li yıllarda ilk defa İstanbul takım-larına rağmen şampiyon olan tek Anadolu takımı olan Trabzon’un o günkü kadrosu, bugünkü LEJYONER kadronun tam tersi idi. Neredeyse tamamı yerli futbolculardan ibaretti. “Şehir ru-hu”nun takım ruhunu kuşattığı bir anlayışın hakim olduğu o dönemler artık ‘nostalji’. Şimdi para, şöhret ve ihtirastan oluşan profesyonellik zamanı !

Sizin hiç “şehir” diye bir derdiniz yok mu? Eğer varsa ‘dersiniz’i yeniden gözden geçirirsiniz.

Her ne kadar LEJYON’da bireysel olarak “iyi savaşçı”ları yüklü paralarla satın alsanız da top-lama adamlarla “takım” da “takım ruhu” da oluşmuyor.
Trabzon, modern zamanlarda “değer üretme” kapasitesi oldukça daralan bir şehir haline gelmişken, bütün enerjisini yönelttiği futbolda da ‘değer’ üretemeyişi nasıl izah edilebilir? Futbol felsefesini, kendi futbolcusunu kendi şehir şartlarında üretemeyen bir şehirde futbol, olsa olsa bir ‘bumerang’ olabilir.
Çok mu arkaik düşünüyoruz? Böyle eklektik, toplama, LEJYONER bir takım şehrin iklimini te-neffüs edebilir mi? Şehre nasıl “ait” olabilir?
Artık şehir ruhu yok, lejyon iştahı var.

Aklıma Üstad Necip Fazıl’ın Türk film endüstrisi için söylediği “ham film dışarıdan gelir, se-naryo dışarıdan aşırılır… işbu filmin sadece seyircisi yerlidir, o da tam değil” sözü geliyor.

Şehri lejyon haline getirdiniz, kapıyı araladınız, parayı da verdiniz mi, artık orada “şehir ruhu”, “ideal”, “şehir değeri” diye bir şey kalmaz, her şey endüstrileşir, ticarî iştah kabarır ve şehrin sadece ‘ismi’ kalır. Yukarıdaki kadrosuyla Trabzonspor’un hali de böyle. İş bu takımının sade-ce seyircisi yerli ! Takımın Trabzon’a ait sadece ismi var.

Ortada şehir ve şehir takımı kalmaz, “parayı veren düdüğü çalar” gerçeği egemen olur. Bugün Trabzon Lejyonunda yer alanlar, yarın daha fazla parayı görünce var gücüyle yeni lejyonu için eski lejyonuna karşı savaşır.

Modern zamanların futbol stadyumlarına bir bakın. Şekil, mimari olarak bile eski çağların Roma arenaları değil mi? Eskiden birbirlerini öldürmekten başka seçeneği olmayan gladya-törler yerlerini, birbirlerini ‘yenmekten’ başka seçenekleri olmayan takımlara terk etmişler o kadar. İştah, ruh, ihtiras aynı ! Antik çağların arenalarındaki “seyirci ruhu” ile modern zaman-ların stadyumlarındaki “seyirci ruhu” aynı ! Sadizmin de etkisiyle birisinde “öldür, öldür!” diye bağırırken, fanatizmin etkisiyle diğerinde “gol gol!” diye bağırır !

Eeee, böyle bir arenanın bulunduğu şehir müsaade edin de LEJYON olsun ! Takımı da LEJYO-NERLERDEN oluşsun !

Peki Lejyon Komutanları misyonlarının farkında mı? Bilemiyoruz.

Geçen haftaki yazımda “Trabzonspor diasporaya taşınsın!” demiştim. Bu yazımla da devam ediyorum. Lejyon takımı ‘mobilize’ takımdır, sabit bir mekânı yoktur. Lejyonerler de kendi uyruğunun dışındaki şehirlerde “savaşma” kabiliyetine sahip oldukları için belki de daha iyi savaşırlar. Onun için Trabzonspor’un diasporaya taşınması başarısının artması için bir şans olabilir.

Belki de Trabzon, Trabzonspor sayesinde eski tarihselliğine kavuşuyor. Yâni tekrar emperyal bir şehir oluyor. Rengi, dili, dini, kültürü farklı toplulukların yaşadığı bir emperyal şehir. Trab-zonspor’un A Takımı bize bunu mu hissettirmek istiyor?!

Ne mutlu ! Artık şehrimizi savunacak LEJYONERLERİMİZ var (!)

Eleştirsek de, lejyon komutanlarına ve lejyonerlere bir de teklifimiz var: Türkiye’de bir ilk’i başlatın. Arenaya (stadyuma) bundan böyle üzerinizde sadece Trabzonspor formasıyla çıkın! Reklâm almayın. Bildiğimiz kadarıyla İspanya takımı Barcelona kurulduğu günden bu yana formasına hiç reklâm almayan tek dünya takımıdır. Günümüzde de bu geleneği sürdüren ve bu ilkesiyle milyarlarca doları iten Barcelona sadece Unicef (BM Çocuklara yardım fonu) için ücret almadan reklâmı kabul etti. Unicef’le yapılan anlaşmanın imza töreninde Kulüp Başkanı Joan Laporta “Barcelona’nın sadece bir futbol kulübü olmadığı”nı, “büyük bir ruh taşıdığı”nı belirtiyor. Laporta’nın bu sözü şehrimizin LEJYON KOMUTANLARI’nın dikkatini çeker mi aca-ba?

Trabzonspor da “sadece bir futbol kulübü değil, büyük bir ruh taşıyıcısı” haline geldiği zaman şehrimiz de futbol takımı da “ait olduğu yer”e dönmüş demektir. Trabzon LEJYON olmaktan, Trabzonspor da LEJYONER olmaktan kurtulamadığı sürece sadece iştahlar, sinirler ve endüstri belirleyici olacaktır !

İşbu şehrin akıbeti hayrola !

(Günebakış, 20 Ekim 2010)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder