Yahya DÜZENLİ
duzenliyahya@gmail.com
M.S. uzay yılıyla 6161…
Anadolu yarımadasının kuzey doğusunda deniz kenarında bulunan “Trabzon” isimli antik ören alanında kazı yapan arkeolog, çapasıyla toprağa vurduğunda metalik bir ses duydu. Büyük bir heyecanla toprağı eşelemeye başladı. Eşeledikçe sarı renkli metal bir nesneye ulaştı. Birden metalin üzerindeki yazıyı gördü. Şöyle yazıyordu: “Türkiye Futbol Federasyonu Şampiyonluk kupası.”
Arkeolog önce ne olduğunu anlayamadı, bulduğu metal nesneye bir anlam veremedi. Şok geçirdi. Bulduğu bu garip metal nesneyi Arkeoloji kurulunun önüne götürdüğünde bunun 4 bin yıl önceki Trabzon antik şehrinin 11 azizinin peşinde koştuğu, uğrunda can verdikleri, bütün bir şehir halkının kimyasını değiştiren “kayıp kutsal kâse” olabileceği konusunda hemfikir kaldılar. Kayıp kutsal kâsenin Trabzon antik kentinde bulunması ve onun oraya nasıl ulaştığı konusunda yorum çeşitliliği arkeologları ikiye böldü.
Olay zamanın medyasına düştü.
Zaman kütüğünün tutulduğu arşiv ofisinde kayıtlara bakıldı. Kutsal kase olarak düşünülen nesnenin 2010-2011 yılına ait “futbol” isimli arkaik tepişme oyununun galiplerine verilen bir ödül olduğuna dair kayıtlara rastlandı. Ancak bu ödülün Trabzon antik kentine nasıl geldiğine dair bir bulguya henüz rastlanamadı.
Yine zaman kütüğüne göre şehir o zaman 500 bin kişiden oluşuyordu. Ortasında büyük bir arena vardı. Arenaya bir futbol senyörünün ismi verilmişti. Araştırmalar derinleştirildikçe, senatoda ülkeyi Ak isimli bir konseyin yönettiği, konseyde de spordan sorumlu ‘Trabzon’lu bir üyenin bulunduğu bilgisine ulaşıldı. Bu üyenin de daha eski jenerasyon şehir azizlerinden biri olduğu bilgisine ulaşıldı.
Kazılar sırasında bazı tabletler de bulunmuştu. Bu tabletlerden birisinde, gene şehir senatosu üyelerinden etkili bir senatör olduğu bilgisine ulaşılan Megalolu Satrus’un senato ayinlerinden birisinde sarfettiği sözler olduğu anlaşılan tabletteki ifadeler çok ilginçti. Çünkü bugüne kadar hiçbir şehir kalıntısında bu ve benzeri yazılara rastlanmamıştı. Megalolu Satrus’un Latin harfleriyle yazılı sözleri şöyle idi: “ Trabzonspor Trabzon’da din gibi bir şey. Değerler sıralamasında Türkiye, Atatürk, din gibi ilk sıralarda gelir." Bu tabletten hayrete düşen ve çok fazla bir şey anlayamayan arkeologlar uluslararası tablet uzmanlarından bir heyet çağırdılar. Heyetin aylarca yaptığı çalışmalar sonucu tablette adı geçen “Trabzonspor”un antik şehir halkı tarafından ‘kutsal bir kurumsal varlık’ olabileceği, onun için de Trabzonspor’a saygının önemli bir dinsel ritüel olabileceği kanaatine vardılar.
Yine zaman kütüğünde bulunan kayıtlarda “Trabzon antik ören alanı”nın bazı temel özellikleri olarak şunlar sayılıyordu: Hamsi isimli balığa ait fosiller bulundu. Ayrıca duvar kalıntılarındaki resimlerde danseden insan figürlerine rastlandı. Bunların kolbastı ismi verilen oyunu oynayan insan figürleri olduğu zannediliyor. 11 şehir azizinin kolbastı adlı arkaik oyunu oynadıklarına dair duvar figürlerine rastlandı. Bir ilginç buluntu da üzerinde antik dilde “Bize her yer Trabzon” yazılı bazı kumaş parçaları idi. Bunun üzerine irkilen arkeologlar, acaba bütün Anadolu kıtasına o dönemde “Trabzon” isminin mi verildiği konusunda şüpheye kapıldılar.
Sonra, “Bize her yer Trabzon”un kutsal kâse peşinde koşan site halkının arenadaki coşkulu tören sırasında kendilerinden geçercesine tekrarladıkları bir “neşide” olduğu anlaşıldı.
Diğer buluntularda “fikstür” adı verilen bir çizelgeye rastlandı. Oradan hareketle Trabzonspor isimli antik bir cemaatin varlığı tesbit edildi. Bundan hareketle 11 şehir azizinin bu antik cemaatin önderleri-koruyucuları olduğu sanılıyor. Trabzon ören alanı kalıntılarındaki bazı mozaiklerde bordo-mavi harmanileriyle bu 11 şehir azizinin bir arada resimlerine de rastlandı.
Bilim adamları bazı iskelet kalıntılarına da rastladı. Bunların 11 şehir azizi efsanesine ait olup olmadığı konusunda araştırmalar halen devam ediyor… Bulgularda ortaya çıkan varlık kalıntılarının bir çeşit “toplu esrime ayininin etkisinde kalmış” ve zaman içinde androjenleşmiş varlıklar olup olmadıkları tartışılıyor.
Bu buluntulardan sonra “Ben Draun” adındaki yazar da “Trabzon Şifresi” adlı kitabı yazmaya başladı.
“Trabzon Şifresi” kitabıyla birlikte, bu günkü evrende yaşayanlar bu antik esere, geçmiş çağlardaki hemşehrilerinin ne kadar kutsal amaçlar uğrunda savaş verdiklerini ve kutsal kase peşinde koşarak, gün gelip onu elde ettiklerini de öğrenmiş olacaklar.
Yeni doğan bebekler bu “kutsal efsane”yle büyüdüler ve hepsine bu 11 azizin isimleri verildi.
Medyadaki iddialara bakılırsa, evrensel istihbarat örgütü “Bize her yer Trabzon” neşidesinden hareketle, evrenin herhangi bir yerinde “Trabzonspor” isimli bir başka cemaatin yaşayıp yaşamadığını araştırmaya başladı. Gene arkeologlar; böylesine uğrunda her şeyin feda edildiği bir “kutsal oyun futbol” uğrunda intihar edenlere ilişkin tablet veya yazıtlar olup olmadığının da araştırılması gerektiğini ifade ettiler.
Bugünün tarihiyle 6161 uzay yılında yaşayan kent yerlileri, 4 bin yıl önce atalarının, uzayın herhangi bir yerinde benzerine rastlamadıkları bir ‘oyun’u nasıl da ‘kutsadıkları’na hayret ettiler ve atalarıyla övünmek yerine, enerjilerini boşa harcadıkları kanaatiyle atalarını kınadılar!
Atalarının alışkanlıklarına meraklı olan bilim, sanat ve kültür adamları 4 bin yıl önce varolan “futbol oyunu”nu hangi antik toplulukların oynadığı konusunda yaptıkları araştırmalarda, hayretle gördüler ki; bu oyunun “gelişmemiş” veya “az gelişmiş” adı verilen “üçüncü dünya ülkeleri”nde yaygın olduğunu gördüler.
Arkeologlar, futbol isimli çatışma oyununun ilk ortaya çıktığı Britanius’ta değil de niçin Trabzon’da kutsal hale geldiğine de bir anlam veremediler.
(Günebakış, 12 Ocak 2011)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder