4 Ocak 2011 Salı

TRABZON, "FUTBOL VİRÜSÜ"NE KARŞI KARANTİNAYA ALINMALI !

Yahya DÜZENLİ
Bir şehri tanıyabilmenin, doğru okuyabilmenin değişik yolları var… Bu yollardan birisi de şehrin enerjisinin biriktiği yerler, mekânlar, alanlar ve şehirlilerin heyecanlarını yükselten olaylar…

Önceki yazılarımda kullandığım bir cümlemi tekrarlayarak başlayalım. Demiştim ki: “İhdas kapasitesi yüksek şehirlerin ifsat kapasitesi de yüksektir!” Bugünkü söyleyişle “değer üretme kapasitesi yüksek şehirlerin, bozulma, çözülme kapasitesi de yüksektir.” Özellikle medeniyet şehirleri, tarihî şehirler, buna örnek teşkil eder. Bu tesbitimi iki yönlü ele aldığımızda; tarihte, yaşanmaya değer hayata insanları davet eden şehirler, ifsada asla açık kapı bırakmazken, bu medeniyet şehirleri geçmişlerinin tam aksine, bugün değer üretemeyen ama ifsat üretmede yüksek kapasiteleriyle öne çıkıyorlar.

Bir ayırım yapmadan ilk anda aklımıza gelen; İstanbul, Bursa, Konya, Manisa, Amasya, Erzurum, Sivas… Ve nihayet Trabzon… Bu konuda içlerinde en trajik olan şehir maalesef Trabzon… Şehrin ifsadında hakîm bir rol üstlenen futbolun, tedavisi mümkün olmayan hastalığa dönüştüğü bir tarafa, bu kez ayrı bir koridor açılıyor ve futbol kutsallaştırılıyor… İbadet mekânlarına kadar sirayet edebiliyor… Garip bir Trabzonspor tutkusu camilerdeki vaazlara kadar yansıyor.

Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bürokrat, İşadamı, vs. Trabzon’a geldiklerinde bir “kutsal mekân” olarak ilk futbol kulübünü ziyaret ediyorlar. Oradan aldıkları “feyz”le şehir gezisine başlıyorlar, işlerine devam ediyorlar. Tabii stadyum da modern zaman şehirlerinin tamamında olduğu gibi Trabzon’da da şehrin kutsal bir mekânı.

Aman Allah’ım ! Tedavisi mümkün olmayan, sadece virüsün adının belli olduğu, bu virüsü taşıyan herkesin kendisini virüse emanet ettiği bir şehir.. Bu virüsü taşıyanlara Allah’tan şifa dilemekten başka yapacak bir şey yok…

Her canlı organizma bakteri taşır. Ancak, bu bakteriler uygun şartları bulduğunda harekete geçer ve virütik etki meydana getirir. Futbol da Trabzon için böyle bir etkileyici…

Bakteri değil virüs… Giderek hızla yayılan, kontrol edilemeyen bir virüs… Bütün bir şehir virüs taşıyıcısı haline geliyor… Bu gidişle şehir kesinlikle “karantina”ya alınmalı. Aksi halde diğer şehirlere de virüs yayılacak !

Bu konuda en son ifsad Trabzon’lu bir İmamın camideki vaazında Trabzonspor’a destek istemesidir. İşin daha da abes tarafı; spordan sorumlu Trabzon’lu Bakanın imama desteğidir. Herhalde “spordan sorumlu” olduğu için imama destek veriyor olsa gerek (!) Bizce Trabzon adına esef verici bir patolojik destektir.

Olayın gazetelere intikali şöyle: Trabzon’da bir caminin fahri imamı “fanatik bir Trabzonspor taraftarı” olması nedeniyle cuma vazında cemaati “Trabzon maçına çağırması”… Vaazında “Bizim için her yer Trabzon diyorlar ya. Tabii olacak. 26 yılın özlemi var. Ben bu akşam maça gidiyorum. İsteyen gelir, isteyen gelmez. Biz bu sene bu şampiyonluk özlemini gidereceğiz. Ne derseniz deyin. İsterseniz bunları burada konuştum diye işime son verin. Ben bu çocukları tanıyorum. Bunlar namazında niyazında çocuklar. Cenab-ı Allah ne muradları varsa versin. Bugün akşam maçı alalım, inşallah yolun sonu görünüyor.”

Camide değil de bir cinnet nöbeti esnasında hasta yatağında söylenmiş gibi sözler… Bu yolun sonu karanlık… Bu gidişle Trabzon’daki camilere “Trabzonspor Posteri” asmayı teklif edenler olursa ve de bu teklife destek verenler, taraftarlar çıkarsa hiç şaşırmayın ! Çünkü, futbol Trabzon’da “tehlikeli bir tırmanma şeridi”nde zirveye doğru ilerliyor.

Çok şükür aklı başında bir Trabzon Müftüsü çıkmış da “Vaazı tasvip etmiyorum. Bu kürsü adabına uymamıştır. Cami adabına uymadığı gibi bizi de rahatsız etti. O zaman tüm camilerde tüm takımlara dua edilsin. Böyle şey olmaz” gerekçesiyle olaya müdahale etmiş.

“Spordan sorumlu Trabzon’lu Bakan”ın “Fanatik imama bakan desteği” başlığıyla medyada yer alan açıklamaları ise tam bir trajedi.

Spordan sorumlu Trabzon’lu Bakan’a bir önerimiz var: Vakit geçirmeden derhal olayı tasvip etmeyen Trabzon Müftüsü’nü görevden aldırmak! Öyle ya spordan sorumlu bir Trabzon’lu Bakanla ters düşen Trabzon’lu bir ‘bürokrat’ın yerinde oturması doğru değil (!)

Bakan desteğini ajans haberinden okuyoruz: “TBMM kulisinde gazetecilerle sohbet eden Spordan sorumlu Devlet Bakanı Faruk Özak, imam Ömer Oskay’ın Trabzonspor hakkında söylediği sözlerden sonra başlayan tartışmalara son noktayı koydu.

“Trabzon’da evlerde, camilerde, her zaman, her yerde futbol ve sporun konuşulduğunu anlatan Bakan Özak, ‘bizim Trabzon’da İmamlar da, hacılar da, hocalar da bu işe girerler. Müftü de İmam da haklı’ dedi. Özak, Trabzonspor Başkanlığı döneminde başından geçen fıkra gibi şu olayı anlattı. ‘Ben Trabzonspor’da başkanım, Şota ve Arçil’i o ara aldık, alıyoruz… İmam da çok hasta Trabzonsporlu, genç bir çocuk. Şenol Güneş, Ünal, birlikte imamın sol tarafında Cuma namazını kılıyoruz. İmam, ‘Ey cemaati Müslimin, safları sıklaştıralım’ dedi. Bu sırada bana eğildi, ‘Faruk Ağabey, Şota-Arçil işi tamam mı?’. ‘Tamam, geliyorlar’ dedim. ‘Peki’ dedi. ‘Allahuekber’ diyerek namaza başladık..”

Trabzon’lu Bakanın tebessümle, iftiharla anlattığı bu olay Trabzon’un şehir ruhunu incitecek türden bir ‘fecaat’! Kimilerinin intihar kabul ettiği bu cümleleri Trabzon’lu Bakan ‘iftihar’la sarfediyor.

Bütün dünya Trabzon’u bu derece komedi malzemesi yapan fıkralara, imama değil de “devletlû bakan”ın desteğine gülse yeridir.

Futbolun “sadece futbol olmadığı”na önemli bir delil de bu Trabzon örneğidir!

Trabzon’un şehir şahsiyeti, Trabzon insanının futbol ‘asabiyeti’ de bu seviyeye düşürülmemeliydi!

Buna benzer trajik bir olayı da KTÜ Öğretim Üyesi Adnan Cora telefonda anlatmıştı:

“Trabzonspor deplasmanda Sivasspor’la karşılaşacaktı. Maçtan iki gün önce Kalkınma mahallesinde yeni bir caminin genç imamı vardı. Gençlerle ilgilenen, terbiyeli, eğitimli, hitabeti düzgün bir imam… Cuma günü mimberde hutbeyi okudu. Hutbenin sonunda şunları söyledi: ‘iki gün sonra Sivas maçı var. Biliyorsunuz 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkıldı. Amasya tamimi yayınlandı. Sivas Kongresi toplandı. İnşallah Trabzonspor’umuz da Sivas’tan zaferle dönecek…”

Müthiş bir metafor! Bir futbol maçını ‘Kurtuluş Savaşı’ya izah etmek herhalde Trabzon’a mahsus bir maharet olsa gerek.

Ancak, ateşler içerisinde kıvranan, beyin fonksiyonları tahrip olmuş bir hastadan sâdır olabilecek ifadeler…

Çok ilginçtir ki; Trabzon’un siyasetçi, yerel yöneticisi, bürokrat, işadamı, kültür-sanat erbabı, esnafı, akademisyenleri, vs. leri yukarıdaki olayları ‘normal’in de ötesinde bir şehir bağlılığının ifadesi kabul etmeleri !

“Futbol virüsü” yok edilmeden, kontrol altına alınmadan veya üreyemeyeceği bir şehir zemini oluşturulmadan, şehrin sağlığına kavuşması mümkün gözükmüyor.

İhdasın değil de ifsadın zirvelerine doğru koşan bir şehrin ifratta nereye varabileceğini “sayın imam”ın vaazından ve “sayın bakan”ın desteğinden okuyabilirsiniz …

Şair sanki şehrimize sesleniyor:

“Bu yurda her bela içinden gelir,
Hepleri hep hiçin hiçinden gelir!”

Biz Trabzon’u böyle görmek ve “okumak” istemiyoruz.

(Günebakış, 05 Ocak 2011)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder