4 Eylül 2012 Salı

"AHİRETİN SORUMLULUĞUNU TAŞIMAK VE DÜNYAYI GÜZELLEŞTİRMEK ÜZERİNE" -V-


Yahya Düzenli
duzenliyahya@gmail.com

İnsanın dünyayı imar, inşa ve ihyasının sebebine vurgu yapan ve bu sebebi “Ahiretin sorumluluğunu taşımak” olarak nitelendiren rahmetli muhakkik mimar Turgut Cansever “Ahiretin sorumluluğunu taşımak ve dünyayı güzelleştirmek üzerine” isimli konferansında, dünyada yaşamanın bedeli olarak onu yaşanılır kılmak ve güzelleştirmenin “ahiret sorumluluğu”nun bir gereği olduğunu bir mütefekkir mimar bilinciyle ortaya koyar. Ve konuyu ülkemizin şehirleşme ve mimarisine getirerek çözümler teklif eder. “Niçin şehir ve mimari?” sorusuna ontolojik olarak “ahiret sorumluluğu” cevabını veren Cansever, konuyu ülkemizin bugünkü kaotik şehirleşmesine getirerek tarihî şehir ve mimarî geleneğimizden/birikimimizden nasıl yararlanmamamız gerektiğine dair ciddi teklifler ortaya koyar.

Söz konusu konferansının devamında ülkemizin kangren olan şehir ve konut meselesine dair şunları söylüyor Cansever: “Başarmak için başka çaremiz yok. O zaman sadeleştirerek, belki ev grupları, 7-8 evin bir ufak ev grubu olduğunu düşünerek bir şehir planı yapmamız lazım. O ev sahiplerinin birbirleriyle anlaşmış; kimlerin nerede oturacağı, şehrimizi inşa ederken kararlaştırılmış olmalı. İnsanların katılımıyla, birbirlerini rahatsız etmeyecek şekilde, bahçeler, evler belirlenmeli. Bu şekilde birbirine eklenen küçük toplum gruplarından mahalleler, mahallerle de şehri vücuda getirecek bir şehir planlama yaklaşımı tesis etmeliyiz. Bu söylediklerimizin dışında, şehir plancısı dediğimiz insanlara emir verilir, şehrin göbeğinden 30 metrelik yol geçer, ona 15 metrelik yollar saplanır. Arazi, orası dağmış tepeymiş filan! Cetvelle çiziyorlar, arazi doğranıyor. Tüm arazîyi kapatmışlar. Plan, diyelim ki üç kat olacak diyor, onlar başlıyorlar düşünmeye: "Neden üç kat olsun, dört kat olsa daha iyi değil m i?" Başlıyor artık, dört kat değil, beş kat olsa daha iyi; yok, sekiz kat olsa daha iyi. Sekiz olmasına kim karar verecek, o iyi adamdır. Hayırlıdır, diyor ve adam da yapmanın yollarını araştırıyor.”

Cansever, toplumun nasıl yanlış kurulmuş, yapılanmış ve yaşanamaz şehirlere mahkûm edildiğine ilişkin şunları söylüyor:

Tüm toplum, bu yanlış şehir düzeninde ahlaksızlaştırılmış vaziyette. Ama bir şehir nedir bilmeyen -hatta benim bildiğim- mimari yapamayacağını anlayanlar, içlerinde benim talebelerim, arkadaşlarım, sınıf arkadaşlarım da var, şehir plancılığı yapmaya gittiler. Ben de gittim; ama ben, savaş vermek için gittim. Eflatun'da da var bu. Eflatun,"Şehir insanı terbiye eder."diyor. Şehir, insanları terbiye edecek esaslara göre kurulmuş olması halinde insanları terbiye eder. Hâlbuki bizim cumhuriyet şehirleşmesinde tam aksine. Şehir insanı terbiye ettiği gibi, kötü şehir de insanı ahlaksızlaştırır. Biz, bu kötü şehri yaşadık. Dolayısıyla bu yüksek şehirleşme, yüksek ahlaki ve kültür değerlerine sahip bir toplumun inşası için de bir fırsatmış gibi geliyor.”

İşte bu fırsat şimdi yakalanmış bulunuyor. Ülkemizin bu konudaki imkânları da müsait. Depremler ve şehir tahribatlarının yeni adı olan “kentsel dönüşüm” operasyonları da önemli bir fırsat. Ancak, bu fırsat ve imkânları “yaşanılabilir bir şehir” için seferber edecek “idrak” var mı?

Cansever’e kulak verildiği takdirde ülkemiz, şehir-konut ve mimarîde müthiş bir sıçramayı gerçekleştirebilir. Aksi halde gelecek nesillerin yaşama mekânlarını şimdiden ‘beton tabutluklar’a çevirmiş oluruz.

Cansever bütün bu söylediklerini, yaptıklarını, dünyayı imar-inşa ve ihyanın “niçin”ine dair kök telakkisini açıklıyor: “Bütün bunların hepsi ahiret için. Yani bizim işimiz değil demeyin, yarın işiniz olacak. Yarın eviniz olacak, çocuğunuz olacak. Peki, onun oynayacağı bahçe neresi olacak? Nerede okula gidecek? Belki sizin babanız da benim gibi, Bursa'nın merkezinden Hisar'a, aşağı yukarı 1.5 kilometre, 2 kilometrelik yol yürüdü. Ben 8 yaşında bir çocuğum; 2 kardeşim var, birisi 7, diğeri 6 yaşında ve biz, şehrin merkezinden, şehrin merkezini seyrederek, ağaçların içinden, alışveriş yerlerinden yürüyerek gittik okula. Bursa'nın tadını çıkartarak... Öğleyin teneffüs vardı. Teneffüste çocukları okulun önündeki meydana, Orhangazi ile Osmangazi türbelerinin önündeki küçük meydana oynamak üzere bırakırlar. Sınır da yok: Bütün kalede koşmaca, yahut hırsız polis oynanırdı. Birileri saklanır, öbürleri onları kovalar. Ben böyle köşeye saklanıp komşu duvarın üzerinden sarkan çiçeklerle yerdeki evlerin güzelliğini seyredip o manzaradan çok hoşlandığımı, saklanma yeri olarak öyle bir yeri birçok defa kullandığımı hatırlıyorum. Bir çocuk, şehirde böyle yaşar. Neden çocuğa bu imkânı vermeyelim, neden çocuk otomobillerin arasında ezilme tehlikesiyle yaşasın? Tabii modern şehir planlaması, otomobillerin yeri şurası, insanların yeri burası diyor. Ama Türkiye, modernliğin de ne olduğunu henüz anlamamış bulunuyor.”

Rahmetli Turgut Cansever’in “ahiretin sorumluluğu” bilinciyle yaptıklarını “okuyabilecek” şehir yöneticileri, siyasiler, mimarlar, şehir plancılarının öncelikle “varlık tasavvurunun emrettiği, dünyayı güzelleştirme emrinin çözümlenmesi” meselesini idrak etmelidirler. Bunun anahtarı da sadece Turgut Cansever’de.

Dünyanın bütün uğraşları gibi dünyayı imar ve inşa etmenin de “ahiretin sorumluluğu”na bağlı olduğuna dair temellendirmeleri bir muhakkik mimardan dinlemek bir yana o mimarın yaptıklarında görmek gibi bir basireti de taşımak gerekiyor.

Cansever’in kendi tesbitiyle “biçimi put haline getirmek gibi bir yanılgının teşekkül etmemesi”  için, yâni yaptıklarınız veya yapılanlar karşısında narsistçe hayranlık duymamak için, “ahiretin sorumluluğu”nu hiçbir an unutmamak gerekiyor. Cansever böyle bir idrakin mensubuydu ve bu idrakin oluşması için fikirleri ve eserleriyle bir ömür çaba sarf etmişti.

Cansever’in deyimiyle “yanlış şehir düzeninde ahlâksızlaştırıl”mamak için “ahiretin sorumluluğu”yla hareket edecek, şehir irfan ve idrakine sahip siyasîlere, şehir yöneticilerine, mimarlara ihtiyaç var. 

Dün vardı, bugün yok, yarın için hiçbir emare görünmüyor.

Şehirlerimizi tabut tarlasına çevirenlere karşı hâlâ insanca bir refleks gösteremiyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder