18 Mart 2013 Pazartesi

OSMANLI TRABZON’UNDA ÖNEMLİ BİR DERGİ: “HEKİM”

Yahya Düzenli
duzenliyahya@gmail.com

Bir şehrin “kitabî birikimi” o şehrin ‘şehir kültürü’nün, bilgi ve irfan seviyesinin su yüzüne çıkmış önemli bir göstergesidir. Geleneğimizde yazılı kültüre nisbetle şifahî kültürün yaygın ve belirgin olduğu düşünüldüğünde, “yazılı eser” meydana getirmenin ne kadar zor olduğu anlaşılır. Bu “genetik” özelliğimize rağmen tarihî şehirlerimizde varlığından haberdar olunmayan, tarihin, sahafların ve kütüphanelerin raflarında varlığını muhafaza eden, kendilerini ortaya çıkaracak kitap kurtlarını bekleyen eserlerimize da rastlayabiliyoruz.

İşte bunlardan birisi Osmanlı Trabzon’unda 1910 yılında yayınlanan “Hekim” isimli tıp dergisidir. Yayınlandığı yılları düşündüğümüzde, 15 günlük olarak 48 sayı müthiş bir tıbbî muhteva ile yayınını sürdüren “Hekim”, belki de Anadolu’da çıkan ilk tıp dergisidir. Bu dergi, Trabzon’un “medeniyet şehri” kimliğiyle örtüşen bir nitelikte yayınlanmıştır.

Bu Osmanlıca “Hekim” Trabzon Tabip Odası eski Başkanı dostumuz Dr. Aydın Aydın’ın çabaları ile 2007 yılında yayın hayatımıza kazandırıldı. Dr. Mustafa Çulfaz’ın Osmanlıca’dan transkrip ettiği “Hekim”, süreli bir dergi değil, adeta bir ansiklopedi. Geçtiğimiz hafta Dr. Aydın Beyle sohbet ederken bahsettiği bu dergiden, Trabzon’la ilgili yayınlar konusunda oldukça dikkatli ve hassas olmama rağmen maalesef haberim olmadı. Aydın Bey’in söylediğine göre dergi daha çok tıp dünyası ilgililerine sunulmuş. Böyle de olmalıydı. Ancak, mesleki niteliği ne olursa olsun bu tür önemli tarihî yayınların mutlaka büyük şehirlerin kitabevlerine, kültür çevrelerine sunulması gerekir. Trabzon Tabip Odası ve Serander Yayınlarınca Hekim’in yayınlanmasından dolayı tebriklerimizi iletiyoruz.

Osmanlıca metniyle birlikte transkrip edilen Hekim’in girişinde dergi ile ilgili oldukça ayrıntılı bilgiler var. Dr. Aydın Aydın’ın “Sunuş”u, Dr. Mustafa Çulfaz’ın “Önsöz”ünün yer aldığı “Anadolu’nun İlk Tıp dergilerinden Hekim”de, Prof. Dr. Erdem Aydın’ın “19. Yüzyılda Osmanlı Sağlık Politikası”, Dr. Gülten Dinç’in “Sağlık bilimleri alanında süreli yayıncılığın gelişimi ve bu alanda Arap harfleri ile Türkçe yayınlanan süreli yayınlar üzerine bir değerlendirme”,  Veysel Usta’nın “Tanzimattan Cumhuriyet’e Trabzon’da Sağlık” konulu yazıları dergi ve dönemin tıp dünyası hakkında bilgiler içeriyor.

Bugün okunduğunda bile tıp dünyasında hâlâ geçerli önemli bilgi ve muhtevayı derinliğine ihtiva eden Hekim’de Osmanlı tıp dünyasından birçok hekimin önemli yazıları bulunuyor.

“Yumurtalar Nasıl Bozulur ve Nasıl Muhafaza olunur”dan “Su ne zaman içilmelidir”e, hastanelerde yaşanan bazı olaylara, tıbbî ilânlara, hastalıklara karşı uyarılara, yapılması gerekenlere, koruyucu hekimlikten tedavi edici hekimliğe, ahaliye hıfzısıhha derslerine, işret ve zararlarından, cerrahîden eczacılığa-kimyagerliğe, hayvan hastalıklarına, hava sıcaklıklarından sağlıklı uykuya kadar daha birçok konuda oldukça kapsamlı ve bugün geçerli temel bilgilerle dolu bu nefis dergi, o yayınlandığı yıllarda Trabzon’un adından bahsettirecek öneme sahip.

Kosova/Priştina’dan Erzincan’daki uzman tabibe, Kerkük Belediye Tabibi’nden Askerî tabiblere, Veteriner hekimlerden sağlık memurlarına kadar birçok ismin yazıları bulunan Hekim’in 1 Kânun-ı sâni 1325 tarihli ilk sayısında uzunca anlatılan dergi, özdeyiş şeklinde şu önemli cümle ile başlıyor: “Hasta olup ilaç aramaktan ise, hasta olmamağa çalışmak daha iyidir.”

Bugün bilinen birçok hastalığa ve veteriner hekimlikle ilgili konulara dair oldukça ayrıntılı ve anlaşılır metinler bulunan “Hekim’in neşrinden maksat” başlıklı yazıdan bir paragraf şöyledir: “Hekim’in neşrinden maksat, hekimliğin kıymetini, hünerini, ehemmiyetini herkese anlatmak, şehirlerden uzak olan yerlerde, tabip olmayan mahallerde, hastalanıp da ilaçsız, ah ü enîn içerisinde terk-i hayat eden evladının ızdırâbâtını görüp de karşısında eli bağlı kalan ebeveynine bir parçacık olsun hekimlikten öğreterek figan içinde yatan o ciğerparesinin derdinin, ıstırabının teskinine mümkün mertebe medar olmak ve bu vesile ile hayat-ı millete bir hizmet etmektir….”

Dergi’de birçok hastalığa dair muhtevalı yazılar kadar ilginç tespitler de var. Örneğin Dr. Aziz Sami’nin oldukça heyecanlı ve celâlli, bugüne tevarüs eden bazı bilimsel ve bürokratik kayırmacılığa dair “Bizde Hekimlik” başlıklı yazısından birkaç paragraf:

“.. Fen namına, insaniyet ve tababet namına, hamiyet namına sudûr eden hikmetler hâlet-i ruhiyemizin ne derece bozulmuş olduğunu pek güzel ispat ediyor. Hayat-ı ictimaiyede öyle hâlât-ı  ruhiye ve vicdaniyeye tesadüf olunuyor ki bir şahsın kibir ve gururuna, azametfürûşluğuna esir olan bazı zavallı insanlar o şahs-ı müstebidin bir peyk-i riyâkârı olduktan sonra mevkiini tahkim edebiliyor. Mezâyây-ı ilmiye ve insaniyeden mahrum dimağlardan istibdâdî efkârı musavvir haller, garibeler zuhur eder ise insan o kadar müteessir olmayabilir. Çünkü onları humk ve cehl ile itham ederek cemiyyât-ı beşeriyenin bir tabaka-i süfliyesine indirir, atar; fakat neyyir-i ilim ve maarifle münevver dimağlardan çıkan muamele-i keyfiye ve müstebide, alelhusus etıbbâ gibi hâdim-i insaniyet olan kimselerden böyle garip, hayretten hayrete düşülecek hikmetler, keyfi muamelelere tesadüf olunur ise failine bir saffet bulunamaz…

İstidracen şunu söyleyelim ki, fen namına ağlanacak daha ne garaib ahval bu şehremanetinden sudûr etmiştir…”

...Meziyyât-ı ilmiye ve fennieden ziyade muamelât-ı keyfiye ve icraât-ı hikmet-fürûşâneye vakıf olan tabip beylere bugün tekâpû ederek memuriyet alan bu gibi etıbbâ acaba hakikat-i insaniyenin karşısına hangi sermaye-i ilim ve fen ile, hangi yüzle yarın arz-ı endam edeceklerdir?

Artık bize el etek öperek mevkiini tahkim eden cahiller lazım değil. Terakkiyât-ı hâzıra-i tıbbiyeyi takip eden, münevver dimağlar lazımdır. Bunu zaman pek güzel ispat edecektir.”

Bugün her türlü imkân, iletişim, muhteva ve bilimsel gelişmeye rağmen bu çapta bir tıp dergisi var mıdır bilemiyorum. Gördüğümüz o ki; günümüzden 113 yıl önce Trabzon, dünya tıbbına katkı niteliğinde bir muhteva taşıyan “Hekim” dergisiyle tebarüz eden bir “medeniyet şehri” niteliğini sürdürüyordu.

Yazımızı Tabip Raif Hasan’ın “Fesad-ı Bünye” yazısından şehirlilerle köylüleri mukayese eden şu satırlarıyla bitirelim:

“Şehirliler medeniyetin oldukça enva-ı lezzetinden istifa ettikleri ve oldukça bir kısmı da hıfz-ı sıhhatlerine dikkat ve itinada bulundukları halde kuvva-yı hayatiyeleri köylülerden pek aşağı olup cılız, kansız, çehresizdirler. Köylüler ise daima kuvvîel-bünye, zinde, tüvânâ ve çehreleri ateş gibi, intanî, yani mikroplu hastalıklardan gayri, öyle ufak tefek hiçbir arıza-i vücudiye görülmez.

Şehirliler ise her gün ah vah, vay vuy içerisinde hayatlarını geçirirler. Bahusus, yaşamını yemekte ve oburcasına yutmakta arayan bazı tenperverler– ki bunların şu haline miskinane bir hayat demek daha muvafıktır- güya gıdalarına, vücutlarına pek mükemmel baktıkları halde yine bir ızdırâbât-ı vücudiyeden kurtulamadıklarını söylerler…”

Dr. Aydın’ı; tıp tarihine şahitlik eden, ayrıca tıp felsefesine dair önemli metinlerin bulunduğu “Hekim” dergisini gün ışığına çıkarttığı için; Dr. Çulfaz’ı bu “yoğun emek isteyen” metinleri titizlikle çevirisinden dolayı, Trabzon Tabip Odası ve Serander Yayınevini de yayınından dolayı tekrar tebrik ediyoruz.

Trabzon’la ilgili kütüphanelerimizin, arşivlerimizin derinliklerinde yeniden keşfini bekleyen daha nice eser var kim bilir…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder