duzenliyahya@gmail.com
Bir şehrin “kitabî
birikimi” o şehrin ‘şehir kültürü’nün, bilgi ve irfan seviyesinin su yüzüne
çıkmış önemli bir göstergesidir. Geleneğimizde yazılı kültüre nisbetle şifahî
kültürün yaygın ve belirgin olduğu düşünüldüğünde, “yazılı eser” meydana
getirmenin ne kadar zor olduğu anlaşılır. Bu “genetik” özelliğimize rağmen
tarihî şehirlerimizde varlığından haberdar olunmayan, tarihin, sahafların ve
kütüphanelerin raflarında varlığını muhafaza eden, kendilerini ortaya çıkaracak
kitap kurtlarını bekleyen eserlerimize da rastlayabiliyoruz.
İşte bunlardan
birisi Osmanlı Trabzon’unda 1910 yılında yayınlanan “Hekim” isimli tıp dergisidir.
Yayınlandığı yılları düşündüğümüzde, 15 günlük olarak 48 sayı müthiş bir tıbbî
muhteva ile yayınını sürdüren “Hekim”, belki de Anadolu’da çıkan ilk tıp
dergisidir. Bu dergi, Trabzon’un “medeniyet şehri” kimliğiyle örtüşen bir
nitelikte yayınlanmıştır.
Bu Osmanlıca “Hekim”
Trabzon Tabip Odası eski Başkanı dostumuz Dr. Aydın Aydın’ın çabaları ile 2007
yılında yayın hayatımıza kazandırıldı. Dr. Mustafa Çulfaz’ın Osmanlıca’dan
transkrip ettiği “Hekim”, süreli bir dergi değil, adeta bir ansiklopedi. Geçtiğimiz hafta Dr. Aydın
Beyle sohbet ederken bahsettiği bu dergiden, Trabzon’la ilgili yayınlar konusunda
oldukça dikkatli ve hassas olmama rağmen maalesef haberim olmadı. Aydın Bey’in
söylediğine göre dergi daha çok tıp dünyası ilgililerine sunulmuş. Böyle de
olmalıydı. Ancak, mesleki niteliği ne olursa olsun bu tür önemli tarihî
yayınların mutlaka büyük şehirlerin kitabevlerine, kültür çevrelerine sunulması
gerekir. Trabzon Tabip Odası ve Serander Yayınlarınca Hekim’in yayınlanmasından
dolayı tebriklerimizi iletiyoruz.
Osmanlıca metniyle
birlikte transkrip edilen Hekim’in girişinde dergi ile ilgili oldukça ayrıntılı
bilgiler var. Dr. Aydın Aydın’ın “Sunuş”u, Dr. Mustafa Çulfaz’ın “Önsöz”ünün
yer aldığı “Anadolu’nun İlk Tıp dergilerinden Hekim”de, Prof. Dr. Erdem
Aydın’ın “19. Yüzyılda Osmanlı Sağlık Politikası”, Dr. Gülten Dinç’in “Sağlık
bilimleri alanında süreli yayıncılığın gelişimi ve bu alanda Arap harfleri ile
Türkçe yayınlanan süreli yayınlar üzerine bir değerlendirme”, Veysel Usta’nın “Tanzimattan Cumhuriyet’e
Trabzon’da Sağlık” konulu yazıları dergi ve dönemin tıp dünyası hakkında
bilgiler içeriyor.
Bugün okunduğunda
bile tıp dünyasında hâlâ geçerli önemli bilgi ve muhtevayı derinliğine ihtiva
eden Hekim’de Osmanlı tıp dünyasından birçok hekimin önemli yazıları bulunuyor.
“Yumurtalar Nasıl Bozulur ve Nasıl Muhafaza olunur”dan “Su ne zaman
içilmelidir”e, hastanelerde yaşanan bazı olaylara, tıbbî ilânlara,
hastalıklara karşı uyarılara, yapılması gerekenlere, koruyucu hekimlikten
tedavi edici hekimliğe, ahaliye
hıfzısıhha derslerine, işret ve zararlarından, cerrahîden
eczacılığa-kimyagerliğe, hayvan hastalıklarına, hava sıcaklıklarından sağlıklı
uykuya kadar daha birçok konuda oldukça kapsamlı ve bugün geçerli temel
bilgilerle dolu bu nefis dergi, o yayınlandığı yıllarda Trabzon’un adından
bahsettirecek öneme sahip.
Kosova/Priştina’dan
Erzincan’daki uzman tabibe, Kerkük Belediye Tabibi’nden Askerî tabiblere,
Veteriner hekimlerden sağlık memurlarına kadar birçok ismin yazıları bulunan Hekim’in
1 Kânun-ı sâni 1325 tarihli ilk sayısında uzunca anlatılan dergi, özdeyiş
şeklinde şu önemli cümle ile başlıyor: “Hasta
olup ilaç aramaktan ise, hasta olmamağa çalışmak daha iyidir.”
Bugün bilinen birçok
hastalığa ve veteriner hekimlikle ilgili konulara dair oldukça ayrıntılı ve
anlaşılır metinler bulunan “Hekim’in neşrinden maksat” başlıklı yazıdan bir
paragraf şöyledir: “Hekim’in neşrinden
maksat, hekimliğin kıymetini, hünerini, ehemmiyetini herkese anlatmak, şehirlerden
uzak olan yerlerde, tabip olmayan mahallerde, hastalanıp da ilaçsız, ah ü enîn
içerisinde terk-i hayat eden evladının ızdırâbâtını görüp de karşısında eli
bağlı kalan ebeveynine bir parçacık olsun hekimlikten öğreterek figan içinde
yatan o ciğerparesinin derdinin, ıstırabının teskinine mümkün mertebe medar
olmak ve bu vesile ile hayat-ı millete bir hizmet etmektir….”
Dergi’de birçok
hastalığa dair muhtevalı yazılar kadar ilginç tespitler de var. Örneğin Dr.
Aziz Sami’nin oldukça heyecanlı ve celâlli, bugüne tevarüs eden bazı bilimsel ve bürokratik kayırmacılığa dair
“Bizde Hekimlik” başlıklı yazısından birkaç paragraf:
“.. Fen namına, insaniyet ve tababet namına, hamiyet
namına sudûr eden hikmetler hâlet-i ruhiyemizin ne derece bozulmuş olduğunu pek
güzel ispat ediyor. Hayat-ı ictimaiyede öyle hâlât-ı ruhiye ve vicdaniyeye tesadüf olunuyor ki bir
şahsın kibir ve gururuna, azametfürûşluğuna esir olan bazı zavallı insanlar o
şahs-ı müstebidin bir peyk-i riyâkârı olduktan sonra mevkiini tahkim edebiliyor.
Mezâyây-ı ilmiye ve insaniyeden mahrum dimağlardan istibdâdî efkârı musavvir
haller, garibeler zuhur eder ise insan o kadar müteessir olmayabilir. Çünkü
onları humk ve cehl ile itham ederek cemiyyât-ı beşeriyenin bir tabaka-i
süfliyesine indirir, atar; fakat neyyir-i ilim ve maarifle münevver dimağlardan
çıkan muamele-i keyfiye ve müstebide, alelhusus etıbbâ gibi hâdim-i insaniyet
olan kimselerden böyle garip, hayretten hayrete düşülecek hikmetler, keyfi
muamelelere tesadüf olunur ise failine bir saffet bulunamaz…
İstidracen şunu söyleyelim ki, fen namına ağlanacak
daha ne garaib ahval bu şehremanetinden sudûr etmiştir…”
...Meziyyât-ı ilmiye ve fennieden ziyade muamelât-ı keyfiye
ve icraât-ı hikmet-fürûşâneye vakıf olan tabip beylere bugün tekâpû ederek
memuriyet alan bu gibi etıbbâ acaba hakikat-i insaniyenin karşısına hangi
sermaye-i ilim ve fen ile, hangi yüzle yarın arz-ı endam edeceklerdir?
Artık bize el etek öperek mevkiini tahkim eden
cahiller lazım değil. Terakkiyât-ı hâzıra-i tıbbiyeyi takip eden, münevver
dimağlar lazımdır. Bunu zaman pek güzel ispat edecektir.”
Bugün her türlü
imkân, iletişim, muhteva ve bilimsel gelişmeye rağmen bu çapta bir tıp dergisi
var mıdır bilemiyorum. Gördüğümüz o ki; günümüzden 113 yıl önce Trabzon, dünya
tıbbına katkı niteliğinde bir muhteva taşıyan “Hekim” dergisiyle tebarüz eden
bir “medeniyet şehri” niteliğini sürdürüyordu.
Yazımızı Tabip Raif
Hasan’ın “Fesad-ı Bünye” yazısından
şehirlilerle köylüleri mukayese eden şu satırlarıyla bitirelim:
“Şehirliler medeniyetin oldukça enva-ı lezzetinden
istifa ettikleri ve oldukça bir kısmı da hıfz-ı sıhhatlerine dikkat ve itinada
bulundukları halde kuvva-yı hayatiyeleri köylülerden pek aşağı olup cılız,
kansız, çehresizdirler. Köylüler ise daima kuvvîel-bünye, zinde, tüvânâ ve
çehreleri ateş gibi, intanî, yani mikroplu hastalıklardan gayri, öyle ufak
tefek hiçbir arıza-i vücudiye görülmez.
Şehirliler ise her gün ah vah, vay vuy içerisinde
hayatlarını geçirirler. Bahusus, yaşamını yemekte ve oburcasına yutmakta arayan
bazı tenperverler– ki bunların şu haline miskinane bir hayat demek daha
muvafıktır- güya gıdalarına, vücutlarına pek mükemmel baktıkları halde yine bir
ızdırâbât-ı vücudiyeden kurtulamadıklarını söylerler…”
Dr. Aydın’ı; tıp tarihine şahitlik eden, ayrıca tıp felsefesine dair önemli metinlerin bulunduğu
“Hekim” dergisini gün ışığına çıkarttığı için; Dr. Çulfaz’ı bu “yoğun emek
isteyen” metinleri titizlikle çevirisinden dolayı, Trabzon Tabip Odası ve
Serander Yayınevini de yayınından dolayı tekrar tebrik ediyoruz.
Trabzon’la ilgili kütüphanelerimizin,
arşivlerimizin derinliklerinde yeniden keşfini bekleyen daha nice eser var kim
bilir…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder