Yahya DÜZENLİ
23 Nisan 1920’de açılan birinci mecliste Trabzon meb’usu şehid-i
muazzez Ali Şükrü Bey’in Meclis kürsüsünde yaptığı konuşmaların tamamı, nasıl
bir idrak, irfan ve ferasete sahip olduğu, nasıl bir mes’uliyet taşıdığına dair
önemli belgeler niteliğindedir. Ufku, duruşu, gözü karalığı, kararlılığı,
iddialarını savunma cesareti ve taviz vermez şahsiyetiyle Birinci Meclis’in bu
“remz şahsiyet”in, fail-i meşhur bir
cinayetle şehid edilmeden iki yıl önce yâni 23 Nisan 1921 tarihinde Meclis kürsüsü’nde
yaptığı konuşma, bugün “Egemenlik ve Çocuk Bayramı” olarak 23 Nisan’da kutlanan
günün nasıl bayram olarak kabul edildiğine ilişkin önemli bir belgedir.
Ali Şükrü Bey’in, bu konuda da
gösterdiği tutarlılık ve şahsiyetli duruşun, bugünün siyasilerine, özellikle de
Trabzon milletvekillerine ibret ve örnek olmasını temenni ediyoruz.
Ama nâfile. Çünkü kimsenin ne böyle bir
“emsal ve numune arayışı”, ne böyle meselesi,
ne de Ali Şükrü Bey kimdir diye bir derdi var.
23 Nisan 1921 tarihli İlk Meclis
Zabıtlarına dönelim.
Meclis’e Reis yerine Reis Vekili Gümüşhane
mebusu Kadirbeyzâde Hasan Fehmi Bey başkanlık ediyor. Kâtip ise Lazistan mebusu
Ziya Hurşit Bey’dir. Saruhan Mebusu Refik Şevket ve 11 arkadaşı “23
Nisan’ın îydi millî addi hakkında teklifi kanunisi” (yani “23 Nisan’ın milli bayram sayılması hakkında”)başlığıyla kanun teklifi verirler.
Kanun teklifinin birinci maddesi “Türkiye
Büyük Millet Meclisinin ilk yevmi küşadı olan 23 Nisan âyadı millîyedendir” şeklindedir.
İçel Mebusu Şevki Bey “eyyamı resmiyeden
madut bir yevmi îd olmasını teklif eylerim” diye ayrı bir takrir (önerge)
verir.
Okunan takrirlerden sonra teklif hakkında
söz isteyen Konya Mebusu Vehbi Efendi; “
Efendiler,
bu gibi bayramlar milletin kalbinden doğar. Zahirde nümayişle bayram olmaz. Ve
zahirde nümayişle milletin kuvvei mâneviyesini teyidetmek, takviye etmek
istersek efendiler, bunlar arızidir. Bunlarla takviye olunmaz rica ederim.
İçinizde bir tane Hıristiyan yoktur. Ezanı Muhammedi okunuyor da katiyen
mübalât etmiyoruz. Eğer milletin kuvvetini tezyidetmek, itikadını yükseltmek
istersek milleti itikat noktasından yukarı kaldırmak çaresine bakalım.” şeklinde
konuşur. Kırşehir Mebusu Yahya Galip “O
başka efendim” şeklinde, Malatya Mebusu Fevzi Efendi “Mukaddes günleri takdir etmezsek o günlerin kıymeti kalmaz” şeklinde
Vehbi Efendiye itiraz eder.
Vehbi Efendi devam eder:
“Bu gibi nümayişlere itibar
olunmaz ve bu bapta yapılacak bir şey yoktur. Milletimiz gayei millîyesini
tamamiyle istihsal ettiği gün kalbinde hakiki bir bayram yaşatır... Her
ferdinin kalbinde bugün bayramdır. Rica ederim, böyle kanuna ne ihtiyaç vardır?
Efendiler bayram, nümayiş bir şey yapmaz. Söyleyeceğim budur efendiler”
şeklinde cevap verir.
Yahya Galip, söz alarak Vehbi
Efendi’ye “Hoca Efendi müsaade et. Sizi
buraya gönderenler İngilizler idi. Siz buraya kendiliğinizden gelmediniz.” diye
saldırır. Bolu Mebusu Tunalı Hilmi, İzmit Mebusu Hamdi Namık ve İktisat Vekili
Saruhan Mebusu Mahmut Celal (Bayar) da Yahya Galib’i desteklerler. Celal Bayar
konuşmasının sonunda; “Bu, bütün İslamlar için büyük bir gün değil
midir? O halde bugünün layık olduğu mevkii tebcil hakkında fazla
söylemeyeceğim” der.
Bu konuşmalar üzerine kürsüye
çıkan Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey şu konuşmayı yapar:
“Efendiler
hissiyatınız gergin olduğu için rica ederim, bendenizi sükûnetle
dinliyeceksiniz. Arkadaşlarımızın bir kısmı bugünü memleket için bir millî
bayram yapmak istiyor. Bunların içtihadını ve bugünün büyüklüğünü hepimiz
tasdik ederiz. Yalnız zannediyorum ki, umumun, hiç olmazsa bir maksat altında
bulunan ve aynı gayeye doğru yürüyen kimselerin takdir ettiği bir gün bayram
olur. Hattâ umum milletin takdir ve
tasvib ettiği bir gün bayram olur.
Bugünün
kıymeti yoktur demek istemiyorum. Bunun kıymeti çoktur. Bugünün kıymeti gayet
büyük ve gayet mübecceldir. Fakat biz buraya toplandık. Bizi İngilizler
gönderdi. Onu kabul ediyorum. Beyefendinin sözü ile..”
Yahya Galip “Ben Vehbi Efendi’ye söyledim size söylemiyorum” cevabına karşı Ali
Şükrü Bey devam eder:
“Müsaade
buyurunuz, rica ederim. Vehbi Efendi ve rüfekâyi kiramı, milletin müntehipleri
tarafından buraya gönderilmişlerdir….
Efendiler,
buraya herkesi millet göndermiştir ve herkes burada vazifei vataniyesini ifa
edecektir. Daha zannediyorum ki, biz mücahedemizin bidayetindeyiz. Boynumuza
takılmak istenilen esaret halkasını atmak istiyoruz ve atacağız. Fakat bugün
mü? Yarın mı? Bir sene sonra mı? Onu Allah bilir. Sonra buraya toplanan
bizlerin yapacağı pek çok işler vardır. İşi
umum millet yaptığı halde o muvaffakiyet doğrudan doğruya bize mi aittir?
Meselâ bir ordunun muvaffakiyeti bir kumandana ait mi olacak? Meclis kendi
kendine; ben şu işi yaptım, 23 Nisanda burada toplandığım gün için bugünü
bayram yapıyorum, bugünü siz de bayram yapın demek muvafık değildir;
zannediyorum.”
Malatya Mebusu Feyzi Efendi’nin “Pek yanlış söylüyorsunuz” demesi
üzerine Ali Şükrü bey konuşmasına devam eder:
“Benim
içtihadım yanlış ise, gelir söylersiniz. Efendiler; bunu millet esaretten
kurtulup İstanbul'a kavuştuğu, Edirne'sine, İzmir'ine kavuştuğu, Bursa'sına
kavuştuğu zaman kendisi yapacaktır. Bizi bu muzafferiyetlere, bu
muvaffakiyetlere nail eden 23 Nisanda şurada toplayan millettir. Bunu millet
yapacaktır. Millet kadirşinastır. Kendimiz bunu teklif etmek muvafık değildir.
Kendi kendimize teselliden başka bir şey değildir.
Sonra
efendiler; önümüzde, gayet haternâk, fakat ümitsiz değil, yürüyecek yollarımız
vardır ve bu yolları inşallah azimkârane katedeceğiz ve yürüyeceğiz. Fakat rica
ederim hissiyat ile uğraşmıyalım. Birtakım hissi tezahürat ile vakit geçirmiyelim.
Yapacağımız işler pek çoktur. (…….) Bunu; son gayenin istihsali gününe
bırakalım ve millet kendi kendine bizi ve mukaddes gayesine vâsıl eden burada
toplandığımız günü tebcil etsin ve şenlik yapsın. “
Ali Şükrü Bey’in konuşmasından sonra bazı Mebuslar, asıl hedefleri olan
Padişaha, Hilafet ve Saltanat’a “22
Nisanda bize hıyanet etmiş Makamı âlii Hilafet ve Saltanata tasallut etmiş bir
adam ve onun avanesi vardı. Millet başsızdı..” şeklinde saldırırlar.
Takriri veren Saruhan Mebusu Refik Şevket; “Ali
Şükrü Beyin, daha tamamiyle muvaffak olmadık, sözü gayri vârid olmakla beraber
çok şeylere muvaffak olduğumuzu unutmayalım. Efendiler, karşımızda bir
Ermenistan’ı imha ettik. Taarruzatını menettik…” şeklinde bir konuşma daha
yapar ve “23 Nisanın millî bayram addine dair Kanun” “Türkiye Büyük Millet meclisinin ilk yevmi
küşadı olan 23 Nisan â’yadı milliyedendir (milli bayramlardandır)” biçimiyle
oylanarak kabul edilir.
Daha sonra 1 Kasım 1922’de saltanat
kaldırılır. 1935’te Hâkimiyet-i Milliye
Bayramı ile Himaye-i Etfal Cemiyeti’nin 1927’de ilan ettiği Çocuk bayramı birleştirilir. 1980
Darbesinden sonra da Milli Güvenlik konseyi bu bayramı resmî olarak 23
Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı olarak ilan eder.
Bugün; “Bugün 23 Nisan neşe doluyor insan” nakaratlarıyla sulandırılan 23 Nisan’la ilgili Birinci Meclis’teki tartışmalarda Ali Şükrü Bey’in bu şahsiyetli çıkışı hatırlanmıyor. Bu günlerin sene-i devriyelerinde hafızalarımızı tazelediğimizde, hafızalarımızın nasıl silindiğine şahit oluyoruz. Çocuklara armağan edildiği gibi, mesnetsiz sözlerin bolca duyulduğu bu günün nasıl bayram olduğunu tek kaynak olan TBMM’deki görüşmeler ortaya koymaktadır.
Ali Şükrü Bey’in; “Bizi bu muzafferiyetlere, bu muvaffakiyetlere nail eden 23 Nisanda şurada toplayan millettir. Bunu millet yapacaktır. Millet kadirşinastır. Kendimiz bun teklif etmek muvafık değildir. Kendi kendimize teselliden başka bir şey değildir.” sözleri bugün hatırlanmalı ve nasıl saptırmalarla bugünkü 23 Nisan’a ulaşıldığı anlaşılmalı. Gerek Konya Mebusu Hoca Mehmed Vehbi Efendi ve bilhassa Ali Şükrü Bey’in bu konudaki; “ …aynı gayeye doğru yürüyen kimselerin takdir ettiği bir gün bayram olur. Hattâ umum milletin takdir ve tasvibettiği bir gün bayram olur.” sözleri üzerinde derin derin düşünülmelidir.
Merak ediyorum. Bugün her hangi bir milletvekili, özellikle de Trabzon Milletvekilleri merak edip Birinci Meclis tutanaklarına göz gezdirmiş midir? Ali Şükrü Bey’in bu konudaki tutarlılığını, vukufiyetini görebilmiş midir?
Bu vesile ile şehid-i muazzez Ali Şükrü Bey’e bir kez daha rahmet diliyoruz.