duzenliyahya@gmail.com
Tarihte şehirlerimize musallat olan üç
büyük istilâ var. Bunlardan ikisi Haçlı ve Moğol istilâları diğeri ve en
ilginci ise XVI. ve XIX. yüzyılda şehirleri başa çıkılamayacak derecede mahveden
çekirge
istilâlarıdır. Çekirgeler de bu şehir istilâcıları gibi sürü halinde üşüştüğü yeri kısa
zamanda talan etmişlerdir.
Topyekûn İslâm dünyasına musallat Haçlı
ve Moğol istilasının çekirge istilâlarıyla ne alâkası ve benzerliği var? Her üç
istilânın en önemli benzerliği “sürüler” halinde İslâm şehirlerine
üşüşmeleridir. Kin, ihtiras ve vahşetle şehirlerimize saldıran Haçlı ve
Moğollar ile sadece gıda ihtiyacı için mahsule musallat olan çekirgelerin ortak
hedefi; canlı, diri hayat belirten ne varsa hedef almalarıdır.
Çekirge istilâlarının diğer istilalardan
farkı şu ki; bu istilâlarda Haçlılar ve Moğollar insan ve şehirleri katlediyor,
çekirgeler ise sadece mahsule zarar veriyordu. Yâni çekirgelerin yaptığı
tahribat çok daha masumdu.
Garabete bakın ki; zamanın devleti
(Osmanlı) bu istilâya karşı mahsulü korumak için tedbir alır ve çekirgeleri
imha etmenin çarelerini ararken; bugünün devleti (ilgili kurumlarıyla) istilâyı
bizzat kendi yönetiyor.
Modern zamanlarda belki de tarihin en
trajik istilâlarından birisini yaşıyoruz. Uzun süredir TOKİ marifetiyle ‘kentsel
dönüşüm’ denilen “şehir genetiğini başkalaştırma” operasyonları bütün
şehirlerimizde hızla devam ediyor. Ama bu istilâ bize ‘kurtarıcı’ gibi
sunuluyor. Diğer bir deyişle; “İhya ediyoruz” illüzyonuyla şehirler imha
ediliyor.
Fark şu ki; istilânın karakteri değişti.
Erken cumhuriyet döneminin şedit
dalgaları özellikle kadîm şehirlerimizde tarihi hatırlatan ne varsa onları yok
edip katlederken, bugün gene devlet-siyaset marifetiyle şehirlerimizde müthiş
bir istilâ harekâtı yürütülüyor. Bu istilânın önünde kimse duramıyor. Durmak ne
kelime, insanımızın zihni tağyir ve tağşiş edilerek o hale getirildi ve
‘kentsel dönüşüm’e aşık edildi ki “âh benim
şehrim de kentsel dönüşüm geçirse!”
melânkolisine gark oldu.
Bugünlerde kasabalardan metropollere
kadar “Kentsel dönüşüm size de geldi mi?”
sorusu adeta “Şehrinize Hızır uğradı
mı?” şeklinde anlaşılacak gibi. Oysa, ele geçen tarihin en büyük siyasî ve
ekonomik imkân ve fırsatlarına rağmen, yani 12 yıldır şehirlerimizi “yaşanmaya
değer” bir şehir yapma imkan ve potansiyeli var iken, ne yazık ki şehir ve medeniyet idrakinin olmayışı, bu
imkânı heba etmekle kalmayıp, kadîm öğretilerde “kavmun müsrifun” biçiminde tarif edilen bir topluluğun üzerinden bereketin
çekilmesi gibi, şehirlerimiz umrandan üryan, ruhsuz ve kimliksiz bir kasvet ve
kaosa terk edildi. Toprak ve topoğrafyanın
karakterini bozan kentsel dönüşüm, inşa
ettiği gayr-i insanî çevre ve mekânlarla insanları morgdaki ölüler veya konserveler
gibi kutulara hapsederken, mes’ut bir mahpus rolünü benimseyerek
hayatımızı sürdürüyoruz.
Böyle bir trajediyi yaşarken;
İmha edenin muhyî,
İstilâ edenin muslîh,Katledenin mâhîr
olarak karşılandığı bir dünyada adeta çekirge
sürüleri gibi şehirlerimize üşüşen kentsel
dönüşüm belâsının sadece yaptıklarını değil, bıraktıkları tohumları bile
temizlemek artık mümkün değil.
Bir örnekle meramımızı daha müşahhas ifade
edelim:
1571’de İznik, Yenişehir, Aksisar ve Geyve’de,
1578’de Kefe ve Azak’ta,
1586’da da Çorum’da meydana gelen ve bütün mahsulü yok eden çekirge istilalarına karşı tedbir alan devlet ilgili kâdılara gönderdiği talimatlarda, meydana gelen istilânın “çekirgelerin tohumlarını toprağa bırakmış olmaları sebebiyle sonraki sene de tekrarlama ihtimali olduğu”na dikkat çekerek, “taht-ı kazânda olan halka tembih eyleyesin ki, vakitlerine hazır olup zahir olduğu gibi uçmağa ibtida eylemeden âdem üşürüp… çiğnedüp… ve ihtimam eyleyesin” diyerek tedbir alınmasını istemişti.
1829 yılında
da Musul Vilayetinde görülen çekirge istilâsı yedi yıl devam etmiş, kıtlık ve pahalılık baş göstermişti. Hatta bu
çekirge istilasından kurtulmak için Konya Vilayetinde halk arasında meşhur olan
çekirge suyu (sığırcık suyu)ndan bir miktar Musul’a getirilmiş, cami ve
mescitlere konulmuş ve bu sudan içen kuşlar çekirgeleri yok etmişti.
İşte bu çekirge
istilâları bizim devrimizdeki kentsel dönüşüm istilâlarını çağrıştırıyor. Biz
de “şehir hassasiyeti” taşıyan ehli idrak, ehl-i irfan ve eğer devlette varsa
ehl-i insaf ve ehl-i vicdan sahibi ilgililerle birlikte yanlış gidişata muhalefet
ediyoruz. Eğer gidişat böyle devam
ederse, öncelikle belediye başkanlarından başlamak üzere tüm iktidar
mensuplarına kentsel dönüşüm adı altında yapılanların tohumları da
şehirlerimizin topraklarına bırakılmış olduğundan herhalde şöyle dememiz
gerekecek: “Şehirlerimizde kentsel dönüşüm olarak huruç eyleyen ahir zaman
meskenlerine karşu âdem üşürüp, anları çiğnedesünüz. Mümkün olmaz, bu işten
vazgeçmezler ise yapanlara ta’n ve lanet idesünüz.”
Tarih
tekerrür ediyor… Şehirler dün haçlı ve Moğolların katliamları ve masum
çekirgelerin istilalarıyla talan ve istilâ ediliyordu, bugün meş’um kentsel
dönüşümle istilâ ediliyor.
Allah, modern
zamanların azmanlaşmış çekirgelerinden şehirlerimizi muhafaza eylesin.
Ama çok geç. Kentsel dönüşüm tohumlarını coğrafyamızdan
çekip çıkarmak artık mümkün değil.
Yeni bir
iklim, yeni bir ruh, yeni bir idrak lazım!!!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder