Yahya DÜZENLİ
duzenliyahya@gmail.com
Hayatının büyük kısmını yurtdışında geçirmiş, Wisconsin Üniversitesi Emekli Profesörlerinden Osmanlı tarihçisi Kemal Karpat, “Dağı Delen Irmak” kitabının girişinde şunları söyler:
“İnsanlar denize doğru akan nehirlere benzerler. Nehir gibi belirli mecralardan yürürler, yaşarlar ve bir yerde sonsuz denizlere erişirler. Ama bazıları herkesin gittiği yolu bırakıp başka yoldan yürümek ister. Nehirlerde de bazen ayrılan, kendi yolunu arayan ırmaklar vardır. Kendi yolunu açar ve akar gider ırmak, dağlara, tepelere çarpıncaya dek… Irmak vardır, dağın üstünden atlamak istercesine kayalara çarpar, suları köpürerek yükselir, sonra gerisingeri düşer bir an, durgunlaşır. Sonra dağı kucaklayarak, öperek etrafında dolaşır ve sonra denize akar, gider…”
İlk sayısı 2004 yılı sonunda yayınlanan “Tekne” dergisinin en son bana ulaşan 17. sayısını (Temmuz-Aralık 2008) okuyunca Prof. Karpat’ın bu enfes cümlelerini hatırladım. Çok ilginçtir ki Tekne, Trabzon’un Sürmene’sinden adeta “dağı delen ırmak” gibi yayınını ısrarla, kararlılıkla sürdürüyor. Daha da ilginci, Sürmene Lisesi’nden yayın yapıyor. Yayın Yönetmeni Hakan Sümer’i bu her şeyiyle mekemmel dergi için takdir ve taltif etmek, teşekkür etmek her Trabzon’lunun üzerine bir borç olsa gerek. Yerel tarih, yerel kültür, yerel sanat kaygısı taşıyanların tabii. Takdirin ötesinde üzerlerine düşen başka borçlar da var. Derginin yaygınlaşmasını sağlamak gibi…
Grafik düzen, şekil, fotoğraf baskısı, karikatürler, desenler, muhteva, seçilen belge ve fotoğraflar ve kullanılan harf karakterlerine kadar herşey itina ile, özenle “tekne”ye yerleştirilmiş. Tekne adeta bir müzede gezdiriyor bizi. Okudukça, hafızalarımızı gerilere götürüyor ve müzeyi yaşanılır kılıyor.
Yerel kültür, “yer etmiş” kültürdür. Ağırlığını “yer”inde muhafaza eden, saklayabilen kültürdür. Tarihi süreç daha çok, nasıl “yer ettiği”ni değil, nerelerde yer ettiğini ortaya koyuyor. Sürmene’nin “Tekne” sayesinde “yerel kültür”ünü daha bir yerleştirdiğini, tahkim ettiğini görüyoruz. Şüphesiz bu tahkimât, yerel kültür derdi ve zevki olanlar için… Trabzon’un yerel tarihî-folklorik, vs. motiflerine ayna tutan “Tekne”, ülkemizin yayın hayatının tek “yerel kültür” dergisi..
Böyle bir derginin ulusal ölçekte bile bu güzellikte çıktığına şahit olmadım. İddia etmiyorum, çünkü iddia ispatı gerektirir. Ortada ispat istemeyen bir gerçek var. O da şu: Böylesine her şeyiyle kaliteli bir süreli bir yerel yayına rastlamadım. Olduğunu da zannetmiyorum. Bu köşe yazısında derginin neresinden “alıntı” yapmayı bile kestiremiyorum. Çünkü heryeri aynı kıymette ‘değer’ler taşıyan muhtevaya sahip… Çıktığı yer, çıkaranlar ve dergiye bakınca “eleştirilecek tarafları da var…” gibi bilgiçliklere kapıları kapadığımızı da belirtelim. Sadece; yerel geleneklerin günlük yaşamdaki “İslâmî formları”na da yer ve ağırlık vermeleri, güzelliklerine zenginlik katar diye düşünüyorum.
Bilmiyorum, ama zannediyorum ki, derginin yazarlarının büyük çoğunluğu Sürmene Lisesi talebeleri… Öyle yazılar yazıyorlar ki; Sürmene’yi de aşan bir kılcal “yerel kültür” damarlarını mâhirce ortaya çıkarıyorlar. Çalışkan, üretken bir ekip görüntüsü veriyorlar…
Bu Sürmene ne “velûd” yâni “doğurgan, verimli” yermiş yahû ! İlk hatırıma gelen Sürmene’nin Yılmazlar (Holomezere) köyü-beldesi’nden çıkan kadîm dostum-gönüldaşım Dr. Hasan Karaman başta olmak üzere daha birçok Sürmene’li var. Prof. İlber Ortaylı bazı isimlerle birlikte Dr. Hasan Karaman’ı vesile ederek Holomezere ile ilgili bir yazı da yazmıştı ulusal bir gazetede. Yazısında şunları söylemişti:
“Sürmene'nin köylerinden Yılmazlar, eski adı Holomezire... Karadeniz'in sevimli, çalışkan ve hareketli bir halk topluluğu orada yaşıyor… Çocuk okutmaya meraklı bir köy; gençler zeki, çalışkan… Köyün havası, suyu, yiyeceği temiz… Bu çizgilerin dışında köy halkının bir ortak özelliği var; köyün gençleri harama el sürmeyen takımdan… Demek ki, bu cemaat namusu, bir an’ane teşekkülüne neden oluyor ve insanlar dürüstlüğü, her şeyden önce ailede ve köyde öğreniyorlar… Sürmene’nin bu müstesna çocukları, muhalif ve muvafık, kendilerinin hiç tanımadığı onbinlerin sevgisini kazanıyorlar…”
Demek ki Sürmene’de böylesine bir “kültür geni” var. Bu “gen” Tekne dergisiyle farklı bir tarafıyla kendisini dışa vuruyor. Hem de (öyle zannediyorum ki) sınırlı imkânlarını zorlayarak, aksatmadan yayınını sürdürüyor.
Yerel ölçekte başta Trabzon Valiliği, Belediyesi, üniversitesi olmak üzere; ulusal ölçekte de Kültür Bakanlığının acaba Sürmene’nin Tekne’sinden haberi var mı? Yoksa, çok ayıp ! Varsa, Tekne ile ilgili neler yaparlar acaba? Bilemiyorum. Bildiğim şey (yanıldığımı sanmıyorum, yanılmayı dilerim) herhangi bir haberlerinin olmadığıdır. Olsa bile destek anlamında bir şey yapmadıklarıdır !
Nerdesiniz Of’lular, Çaykara’lılar, Arsin’liler, Yomra’lılar, Araklı’lılar, Maçka’lılar, Tonya’lılar, Akçaabat’lılar, Vakfıkebir’liler, vs. vs. Trabzon’u bir yıldız kümesi gibi kuşatan ilçelerinin ilgilileri, meraklıları, sevdalıları ? Sizin tekneleriniz nerede? Sizin de, hafızalarınızı, hatıralarınızı, zenginliklerinizi okyanuslara taşıyacak teknelere ihtiyacınız var ! Sürmene, “Tekne”siyle arayı epey açtı. Ona yetişmek zor. Yetişsek bile, bizden önce epey devir yaptı.
Tekne’nin bana ulaşan son sayısında “bu tekne daha çok yol alır” diye bir yazı başlığı var. Öyle görünüyor. Biz de şöyle diyelim: “Bu tekne daha çok yol almalı!” Ancak, yol alması için gerekli yakıtı esirgememek gerekiyor.
Yazımızın başında aktardığımız Prof. Karpat’ın cümlelerini deforme ederek Sürmene’nin Tekne’sine uyarlayalım:
“Tekneler denize doğru akan nehirlere benzerler. Nehir gibi belirli mecralardan yürürler, yaşarlar ve bir yerde sonsuz denizlere erişirler. Ama bazıları herkesin gittiği yolu bırakıp başka yoldan yürümek ister. Nehirlerde de bazen ayrılan, kendi yolunu arayan Tekne’ler vardır. Kendi yolunu açar ve akar gider Tekne…”
Enfes fotoğraflar, enfes muhteva, enfes grafik düzeniyle “Tekne”yi takip etmek, “yerel kültür”üne sevdası olan her Sürmene’li/Trabzon’lunun görevi…
Tekne için son söz:
(Başta Genel Yayın Yönetmeni Hakan Sümer olmak üzere)
Genç kardeşlerimi tebrik,
Gayretlerini artırmaları için teşvik,
İlgilenenleri daha derin tetkik,
İlgilenmeyenleri de tenkit etmek işin alfabesinden olsa gerek…
Trabzon’da daha nice Sürmene’nin Tekne’si benzeri “tekne”ler var ummana çıkmayı bekleyen, diye düşünüyoruz. Sürmene’lilerin çabası, azmi onları kışkırtmalı !
Bir Sürmene-Of fıkrasıyla bitirelim:
Bir Of’luya işe girmek için ilkokul diploması lazım olur. Milli Eğitime müracaat eder. Sınav günü komisyonun karşısına gelir. Çeşitli sorular sorulur, o da hepsine cevap verir. Komisyon son bir soru daha sorar: “Yazıyı ilk defa kim buldu?”. Of’lu düşünür, düşünür bilemez. Komisyon üyelerinden birisi karşısındaki Of’luya sessizce “Sümerler” diye fısıldar. Of’lu “tamam anladım” anlamında başını sallar ve cevar verir: “Yaziyi Sürmeneliler puldi!” der. Komisyon şaşkın şaşkın birbirine bakar. Komisyon başkanı “Olur mu kardeşim, yazıyı Sürmene’liler mi buldu, bir daha düşün ?” der. Bizim Of’lu bunun üzerine hayretle şöyle cevap verir: “Yoksa oni da mi Of’lilar puldi?”
Sürmene’lilerin “Tekne”sinde birçok “ilk” bulunuyor. “Futbol cinneti”ne tutulmuş Trabzon basının üzerinde durmadığı, adeta görmezden geldiği “Tekne”ye uzun ömür diliyoruz.
17 sayıdır yoluna devam eden Tekne’ye www.teknedergi.com, “Sürmene Lisesi, Sürmene-Trabzon” adresi ve “0462.7461093” no.lu telefondan ulaşabilirsiniz.
(5 Ağustos 2009)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder