Yahya Düzenli
Uyarıya gerek yok.
Çünkü şehri hızla terk ediyoruz. Şehir zaten can çekişiyor, kendisi kalmadı. Ruhu, tarihi, mekânları,
insanları değişti. Değişen şey artık eskisinden izler taşımıyor. Eski halinden
eser yok. Onun için yeni “şehr”in yani yeni GÜVENLİKLİ SİTELER’in
mekanik-heyulaî silueti bir an önce şehri boşaltmamız için son ihtarını
yapıyor!
Tarihî süreklilik,
medeniyet, şehir ruhu, şehir idrak ve inşası diye bir şey kalmadı. Adeta kendi
nekropollerini hazırlarcasına güvenlikli siteler inşa ediliyor. Herkesin
arzusu güvenlikli sitede yaşamak, yâni modern dünya nekropollerine gömülmek!
Güvenlikli Site veya
nekropol… Güvenlikte olan ölülerin (güvenlikli ölüler) istif edildiği yer… Korkunç bir akıbet…
Şehirden koptuk,
mahalleden koptuk, insandan koptuk. Daha doğrusu kaçtık! Niçin? Çünkü insanca
yaşamayı unuttuk. “Komşuyu komşuya vâris kılacak” kadar mekânlarıyla birlikte
ruhları da yakınlaşmış insanlar artık birbirinden endişe eden, kendini diğerine
karşı güvensiz hisseden, her an tasalluta maruz kalacağı paranoyasıyla yaşayan
insanlar haline geldi. Tek kurtuluş yeri: Güvenlikli Siteler..
Oralar güvenli mi?
Evet! Çünkü nekropolde güvenlik mutlaktır! Hiç kimse sizi rahatsız etmez. Tüm
dünyalılara karşı güvendesiniz!
Böylesine bir
imkânsızı gerçekleştirebilmek için en uygun zaman modern zamanlar… Yâni kaos
zamanları…
Bir Çin bedduasını
hatırlıyorum: “İnşallah değişen zamanlarda yaşarsın!” Bu bedduanın tuttuğu, gerçek olduğu
zamanlardayız. Değişen zamanlar böylesine bir hayat tarzına doğru sürüklüyor
insanı. Daha doğrusu insanoğlu kendisini sürüklüyor.
Bir şehrin (siyasî
deyimle) üniter yapısını parçalayıp güvenlikli sitelere ayırmak, onun
bütünlüğünü bozarak başka bir varoluş ve ‘yaşama biçimi’ne dönüştürmekte yerel
yönetimler, müteahhitler ve de kapital sahipleri adeta yarışıyor. Şehir halkı
bu yarışta seyirci. Artık ortada şehir yok, güvenlikli site var. Bundan
sonra büyük ihtimalle “şehir” hem kavram hem de ruh, muhteva ve mekân olarak
kaybolup yerine adı A, B, C, X Güvenlikli Sitesi olan modern zaman
siloları var olacak. Hatta var oluyor..
Şehir savaşı
kaybetti! Güvenlikli Siteler savaştan galip çıktılar. Artık şehre elvedâ!
Petra Kuppinger
Kahire örneğinde incelediği “Yeni Güvenlikli Siteler” üzerine konuşuyor: “Piyasanın
daha üst katmanlarında daha yüksek fiyatlara sahip ve çoğunlukla kentten daha
uzak alanlara kurulmuş yerleşim yerleri arsalarının en fazla % 8’ini konut
alanı olarak kullanılacağını belirtmektedirler. Öte yandan, yeşil alanın bol
olması en seçkin güvenlikli sitelerin yalnızca bir özelliğidir. Gardenia Park,
örneğin, Piramitlerden 12,5
km . uzakta (kent merkezine değil), ‘6 Ekim Kenti’nin en
güzel yerinde’ konuşlanmıştır. 250 villanın müstakbel ev sahiplerine polis
karakolu, itfaiye, hastaneler (birden fazla!) çeşitli alışveriş ve kültür
merkezleri (yine birden fazla!) olmak üzere baş döndürücü çeşitlilikte hizmetler
vaad etmektedir. Daha detaya girmek gerekirse, proje reklamları 120 kişilik
balo odasına sahip bir Kulüp Evi, Olimpik yüzme havuzu, tenis ve duvar tenisi
kortlarından bahsedilmektedir. Gardenia Park, müstakbel sakinlerine ve ‘tek bir
giriş kapısı ve profesyonel yönetici grubunun üst düzey mahremiyeti ve
güvenliği temin ettiği’ “büyük titizlikle seçilmiş bir topluluk” vaat
etmektedir… Site ailenizin sağlık ve mutluluğu için gerekli hizmetlerin
eşliğinde yeşillik ve mahremiyet içinde seçkin bir yaşamı garanti eder”. Kısacası
“hizmetler lüks otellerle yarışacak düzeydedir.”
Dünya “küreselleşme”
denilen efsanenin boğucu istilası altında artık tek tip “robotik hayat”ı kabullenmiş
biçimde insanları “insanca hayat”tan uzaklaştırıyor. Her ülkede böyle.
Ülkemizde boy boy tam sayfa gazete ilanlarındaki güvenlikli sitelerde
yaşamaya önce hayaller, sonra zihinler, sonra da bedenler hızla alıştırılıyor.
Zaten güvenlikli siteler kimi batılı yazarlarca “küreselleşmenin başarılı
bir sembolü” olarak nitelendiriliyor. Kuppinger bu bağlamda şöyle devam
ediyor: “Bunlar küreselleşmeci eğilimlerin özgün eklemlenmeleridir. Çok açık
ki, öncelikli olarak karşımızda sermaye, kültürel akımlar, metaların yanı sıra
yaşam tarzlarının her zamankinden daha hızlı bir şekilde dolaşıma girdiği
küreselleşme bağlamı vardır. Bu tür sermayenin ve kültürel akımların dolaşımı
artık sadece belli yerlerle sınırlı değildir. Aksine yerelleşmelerini sağlayacak
kaynak ve irade olan her yerde varlıklarını göstermektedirler. Bu küresel
akımlar hiçbir yerde durmazlar ve nihayetinde hiçbir yere ait değillerdir… Yatırımlar,
diğer küresel kentlerde yaşanan deneyimleri doğrudan yansıtan bir biçimde,
neredeyse istisnasız bir şekilde kâr getirecek lüks konutlara, lüks eğlence ve
boş zaman mekânlarına yöneldi. Bu haliyle Kahire’de yaşanan, küreselleşen
herhangi bir kentte yaşanan hikâyenin tekrarı gibi görünmektedir...”
Modern dünyanın da
efendileri ve köleleri var. Bunlar Güvenlikli Sitelerde yaşayanlarla, bu sitelerde
yaşayamayanlar!
Güvenlikli sitelerde
tecrit olma, izole olma günümüz insanına şehevî bir haz veriyor. Bir yazarımız
(Mustafa Özel) gelecek nesillerin yaşayacakları bu tip sitelere ilişkin
endişeleniyor: “…. Ya küçük çocuklarımız, ya bebekler? Onlar hayatları
boyunca yoksullardan uzak, onlardan korkan, boyuna güvenlik arayan
paranoyaklara dönmeyecekler mi? Yoksulların çocuklarıyla aynı mahallede büyüyüp
aynı okulda okumadıkları için onların dertleriyle dertlenmeyeceklerdir…”
Kendi dünya görüşüne
yabancılaşan, tarihî köklerine bağlı yeni şehir tasarımları ortaya koyamayan
bir toplumun akıbeti şehri terk edip güvenlikli sitelere yâni GÜVENLİKLİ
NEKROPOLlere mahkûm olmaktır. Nekropoller’e… Ölüler kentine…
Bunların adı
GÜVENLİKLİ SİTE veya daha da çekici bir adlandırmayla REZİDANS olmuş ne
önemi var. Yeter ki güvenlikli nekropolde ruhsuz bir biçimde varolun(!)
Şehirleri hızla terk
edip Güvenlikli sitelere doğru koşuyu üç kelimeyle formüle edecek olursak: kaçmak,
kapanmak, kapılanmak!
Modern dünyanın
gösteri ve tüketim histerisine mahkûm ettiği insanı tedavi etmenin çaresi var
mı? Hayır! Niçin? Çünkü bu yöndeki susuzluğu bir türlü tatmin olmuyor. Bu hale vücut veren sebeplere ilişkin bir
batılı (M. Featherstone) ‘Postmodernizm ve Tüketim Kültürü” isimli
yazısında şunları söylüyor: “Tüketim kültürünün yeni kahramanları bir hayat
tarzını üzerinde düşünmeksizin gelenek ya da alışkanlık yoluyla benimsemekten
ziyade, hayat tarzını bir hayat projesi haline getirir; bir hayat tarzı
çerçevesinde bir araya getirdikleri ürünlerin, giysilerin, pratiklerin, tecrübelerin,
görünüşlerin ve bedensel özelliklerin tikelliğinde kendi bireyselliklerini ve üslup
anlayışlarını teşhir ederler. Tüketim kültürü içerisinde modern bireyin sadece
elbiseleriyle değil, bir beğeniden yoksun olup olmadığını gösterecek şekilde
evi, mobilyaları, dekorasyonu, otomobili ve diğer faaliyetleriyle de
konuştuğunun bilincine varmasını sağlar…”
Mesele de bu! Modern
dünya gerçekler dünyası olmaktan çok, imajlar, illüzyonlar, fetişler, mitler
dünyası. Bu dünyada şehir kayboluyor, insanın başı dönüyor…
Ya modern dünyanın nekropolleri
olan güvenlikli sitelere karşı şehri yaşatacak yahut da
yok olacağız!
NOT: Konu ile
ilgilenenlere İdealkent dergisinin son sayısının (sayı:6) “Güvenlikli Siteler”
konusunda yoğun bir muhtevaya sahip olduğunu haber verelim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder