duzenliyahya@gmail.com
27 Mart 1923’te tetikçileri
ve tertipçileri “malum ve meşhur” hunharca bir cinayetle şehid edilen I.
TBMM’de Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey’in cesedi, iki gün sonra Çankaya
sırtlarında bulunur ve Ankara Hacıbayram Camii’nde kılınan cenaze namazından
sonra Trabzon’da toprağa verilmek üzere yola çıkarılır. Ali Şükrü Bey’in
hunharca katledilmesinin ülkenin o günkü siyasî atmosferini önemli ölçüde
etkileyeceğini bilen çevreler birkaç gün sonra, 1 Nisan 1923’de I. TBMM’nin
feshini sağlarlar.
Olayın ayrıntılarını daha
önceki yazılarımızda anlattığımız için bu yazıda, I. Meclis’te Atatürk’ün
lideri olduğu Birinci Grup’ta bulunan, Trabzon Mebusu Selanikli Nebizade
Hamdi’nin hatıratındaki “Ali Şükrü Olayı”
kısmına ve o zamanın Trabzon Valisi
İhsan Bey’in, bugünkü Valilere örnek olacak
şahsiyetli “tavrı”na değineceğiz.
Ali Şükrü Bey’in cezanesinin
Trabzon’a nasıl gönderileceği üzerinde uzun uzun tartışılır ve
Ankara-Çankırı-İnebolu üzerinden deniz yoluyla Trabzon’a gönderilmesine karar
verilir. Cenazeyi götürmek üzere Meclis’ten Lazistan Mebusları Ziya Hurşit ve
Doktor Abidin görevlendirilir. Atatürk’ün emriyle, “durumun hassasiyeti ve
vehameti” nedeniyle Nebizade Hamdi de, meydana gelecek her türlü olayla ilgili
kendisini bilgilendirmek üzere onların yanında cenazeyle birlikte gönderilir.
Nebizade Hamdi, 1888 Selanik
doğumlu. Trabzon’lu Nemlizadeler’in damadı. İlk ve orta öğrenimini Trabzon’da
tamamladıktan sonra Fransa Sorbon Üniversitesinde hukuk eğitimi görür.
İlginçtir ki, I. TBMM’ne Trabzon Milletvekili seçilen önemli bir şahsiyet olan Eyüpzade İzzet Bey’in Ankara’ya gelirken
yolda meçhul bir şekilde şehid edilmesi üzerine yerine Nebizade Hamdi 9 Ocak 1921’de
seçilerek Meclis’e katılır. Muhalif olan Eyüpzade İzzet Bey’in öldürülmesi
üzerine seçilen Nebizade Hamdi ile I. Grup hem önemli bir muhalifinden
kurtulmuş, hem de Selanik’li bir sadık mebus kazanmıştır. Bir süre Kastamonu
İstiklal Mahkemesi üyeliği de yapan Nebizade Hamdi 1943 yılına kadar aralıksız
olarak Trabzon Milletvekilliği yapar.
Atatürk’ün güvenilir bir adamı olan Nebizade Hamdi’nin (Hamdi Ülkümen) “Hümanist Atatürk” isimli kitabının “Ali Şükrü Olayı” kısmından aldığımız kesitleri aktarıyoruz:
“Ali Şükrü, Atatürk’e karşı idi. Atatürk de onu sevmezdi… Ve bir gün sofrada şunları söyledi: ”Ben Ali Şükrü’yü sevmezdim, aleyhinde de konuşurdum…”
“Ali Şükrü’nün cenazesini Trabzon’a götürmek için
Meclis’ten Ziya Hurşit ve Doktor Abidin seçildi. Atatürk bana “Sen de onlarla beraber gideceksin” dedi. Herhalde havayı
beğenmiyor, bir yakınının heyette bulunmasını istiyordu… Bu arada seçim
hazırlıkları da vardı. Trabzon, biraz da karışıktı. Trabzon Valisi İhsan Bey, namuslu bir
adamdı ama Atatürk’e karşıydı. Trabzon ile yakın ilgim olduğu için
Vali’nin yapıp ettiklerini yakinen biliyordum. Ankara’dan hareket etmeden önce
ona “Paşam, değiştirelim bu adamı, bize
yaramaz” dedim. O da “Dursun
şimdilik, bir şey yaparız” dedi.
Ve bana 275 lira doğrudan kendisi harcırah olarak
verdi. Yola çıkacağımız günlerde öylesine bir kış bastırdı ki her taraf kar
içindeydi. Ve yollar kapalıydı. Ben Atatürk’e “Cenazeyi trenle İstanbul’a
oradan da vapurla Trabzon’a götürelim” dedim. “Be çocuk” dedi, “Sen deli misin,
seçim arifesinde ortalığı karıştırmak için bahane arayanlar var. Can sıkıcı
olaylara sebep olmayalım.”
Nebizade Hamdi, Rauf Orbay ve
Milli Müdafaa Vekili Kazım Paşa (Özalp) ile görüşür. Kazım Paşa Çankırı
Valisine gerekli emirleri verir ve cenaze heyeti yola çıkar. Cenazenin
Çankırı’ya gelmesiyle ilgili Nebizade Hamdi şunları söylüyor:
“Çankırı’ya doğru yola çıktık. Soğuk devam ediyor, kar
yağıyor. Bindik bir kamyona, bu iş için özel yapılmış bir kamyon. Önde Ziya
Hurşit, Doktor Abidin ve ben vardık. Arkada Ali Şükrü’nün cenazesi. Güç bela
Çankırı’ya vardık. Valiye durumun nazikliğini anlattım ve onunla anlaştık.
Ayrıca valiyi Kazım Karabekir Paşa da ikaz etmişti Ankara’dan. Cenazeyi caminin
musalla taşına koydular. Tevfik Hoca
adlı bir mebus ki o daima muhalefet ederdi bize. Cenazenin başına halkı
topladı, söylev çekmeye, partiye hükümete atıp tutmaya başladı. Ortalık karışır
gibi oldu. Vali elinden gelen gayreti gösteriyordu. Cenazeyi camiden hareket
ettirsek, gösteri çok büyüyecek, insanlar yollara dökülecekti. Cenazenin asıl temsilcileri Ziya Hurşit,
Doktor Abidin ve bendim. Ama ben o ikisinden de farklı görüşteydim.”
Çankırı’daki gerilimli ortam
Vali tarafından yatıştırılır ve cenaze İnebolu’ya doğru yola çıkar. Devam
ediyor Nebizade Hamdi: “Vardık
İnebolu’ya. Orada mahşer gibi bir kalabalık karşıladı bizi, anlatamam. Korkudan
yüreğim ağzıma gelecekti. Fakat söylev çeken filan olmadı, sessiz bir
gösteriydi. Bindik vapura, Sinop, Samsun sükûnet içinde geçti. Bu arada gelen
giden çoktu ama öyle fazla bir gösteri de yoktu.
Geldik Giresun’a, bir de baktım, Trabzon’dan bir heyet
gelmiş 15 kişilik. Heyetin başında azledilmiş Vali Deli Hamit vardı. Bu deli Hamit’le valilik zamanında da, daha
önceden de çok dosttuk. O, Trabzon’un ileri gelen İttihatçıları ile beraber
gelmişti. Onlar vardı yanında. Aralarında aile yakınımız olan ve eşim Sıdıka
Nemli’nin akrabalarından Trabzon Mebusu Daniş Bey de vardı. Beni gördüler, hiçbirisi bana selam vermediler. Suratlarını astılar,
cüzamlıymışım gibi benden kaçıyorlardı. Salona çıktılar. Hepsi bir köşede
toplandılar. İşte böyle bir heyetle Trabzon’a gittik.
Bütün Trabzon rıhtıma dökülmüştü.
Vapurla rıhtım arasında yüzlerce sandal. Doğrusu ben de dehşete kapıldım…. Sonra
cenazeyi oradan Belediye Meydanına naklettik. Meydanda Faik Ahmet Barutçu
çektiği nutukta sık sık “Çankaya katilleri”
diye bar bar bağırıyordu, bununla Topal Osman’ın Ali Şükrü’yü öldürüşünün
Çankaya’nın emriyle olduğunu kastediyordu…”
Gelelim yazımızın başlığında
ismi geçen o günlerin (Nisan 1923) Trabzon Valisi İhsan Bey’e. Nebizade Hamdi, Ali Şükrü Bey’in cenazesi için
toplanan mahşerî kalabalık ve yapılan konuşmalardan endişeye kapılır.
Hatıralarına şöyle devam eder:
“… Bu olayı endişe içinde şifreli bir
telgrafla Atatürk’e iletmek istedim. Bunun için Vali İhsan Bey’e gittim. ‘Bu
şifreli telgrafı Atatürk’e gönderelim’ dedim. ‘OLMAZ’ dedi İhsan Bey. ‘AMA BEN
MEBUSUM, TELGRAFI ÇEKECEĞİM İNSAN DA ATATÜRK’ dedim. Vali ‘KANUNA AYKIRIDIR’
dedi. İhsan Bey haklıydı ama o aslında bize karşı olduğu için direniyordu.
Ondan sonra Posta Müdürü Zühtü Beye gittim. ‘Önemlidir’ dedim. ‘Atatürk’e
şifreli bir telgraf çekeceğim.’ Posta Müdürü ‘Bireyler şifreli telgraf çekemez,
olmaz’ dedi. Durum kritikti, bir an önce Atatürk’e bilgi vermek istiyordum.
Bütün yollar kapanmıştı. Çaresizlik içinde çabalarken aklıma Askerlik Şubesi
Başkanı Zühtü Bey geldi, ona gittim. ‘Senin şifrenin arasına benim şifreyi de
koy Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Reisliği’ne Atatürk’e verilmek üzere bu telgrafı
çek dedim.’ Kabul etti ve telgrafı çekti.”
Nebizade Hamdi, hatıratındaki
Ali Şükrü Bölümünün sonunu şu önemli cümleyle bağlar: “Memleketin bir manzarası
bakımından bu telgraf olayı önemlidir.”
Ali Şükrü Bey’e ve
zihniyetine karşı bir milletvekilinin kaleminden bu satırlar, yakın tarihimizin
“meçhul” diye nitelenen, ama aslında “malum ve meşhur” mühim bir olayını
anlatması bakımından oldukça önemlidir.
Bu satırlardan yola çıkarak,
Ali Şükrü Bey hadisesi ile ilgili olarak şunlar özetlenebilir:
1.
Ali Şükrü Bey’in
şehadetini duyan tüm şehirler, başta Trabzon olmak üzere büyük bir infial
gösterir, tavır koyar.
2.
I. Meclis’te Ali
Şükrü Bey’in karşısında olan I. Grup, O’nun katledilmesinde olayın trajedisi,
dehşeti, vahşeti üzerinde değil, siyasî risklerinden dolayı tedirgindir.
Nebizade Hamdi’nin hatıratında
en önemli paragraflardan birisi Trabzon Valisi
İhsan Bey’in tavrıdır.
İhsan Bey, 1876 doğumlu,
Vakfıkebir’li bir aileye mensuptur. Harp Okulu’nu bitirip orduya katılır.
Ülkenin birçok yerinde asker olarak, Jandarma Alay Komutanı sıfatıyla görev
yapar. Osmanlı Meclis-i Mebusan’ına Siverek mebusu olarak katılır. Sonra
Kayseri mutasarrıflığına tayin edilir. Bir süre milletvekilliğinden çekilir.
1920’de Ankara Valiliğine getirilir. Sonra kısa bir süre (Ocak-Mayıs 1923)
Trabzon Valisi olur. II. TBMM’de Ergani Livası’ndan milletvekili seçilir.
Soyadı Kanunuyla “Sağlam” soyadını alan İhsan Bey 1949’da vefat eder.
Trabzon Valisi İhsan Bey’in
Nebizade Hamdi gibi Atatürk’ün temsilcisi bir milletvekiline bile “talebiniz
kanunsuzdur” cevabını vermesi,
Nebizade’nin ısrarla “Ben Mebusum, telgrafı çekeceğim insan da
Atatürk” demesine rağmen tavır koyması, BUGÜNÜN VALİLERİNİN, şehir
yöneticilerinin üzerinde düşünmesi gereken şahsiyetli
BİR DAVRANIŞTIR. Şahsiyet, mes’uliyet ve mensubiyet böyle “olağanüstü”
zamanlarda ortaya çıkar.
Trabzon, bir zamanlar bu
şahsiyette bir Vali’ye sahipti. Kimseyi itham etmiyoruz. Sadece müşahhas bir
tavır sahibi örnek bir Vali Şahsiyetine işaret ediyoruz.
Bir düşünün, bugün bırakın bir milletvekilinin
talebini, iktidar partisinin il başkanı veya herhangi bir yöneticisinin
taleplerine “hayır” diyebilecek Vali veya şehir yöneticisi olmak ciddi
bir risk almak demektir.
Bize mahsus bilinen bir
gerçektir ki; bir Vali’nin İktidar Partisi’ne mensup bir milletvekiline, veya bir
il başkanına, hangi konuda olursa olsun “hayır” demesi geleceğini kendi eliyle
karartması anlamına gelir.
Bir de dikta döneminin Trabzon Valisi İhsan Bey’in duruşunu
düşünün…
Yapılması gereken şey; doğru
zamanda, doğru yerde doğru tavır alabilmekte…
Görülüyor ki, Ali Şükrü Bey’in şehri, bir zamanlar hem
siyasetçisiyle, hem idarecisiyle şahsiyet heykeli insanların havzasıydı. Bu
topraklar hâlâ mümbit (verimli). Mümbit ancak; bu toprağa GDO’lu şahsiyet
çekirdekleri atmamak kaydıyla…
Ali Şükrü Bey’e ve Vali İhsan
Bey’e rahmet…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder