Yahya Düzenli
duzenliyahya@gmail.com
Kim ne derse
desin, kim nasıl düşünürse düşünsün, şehirlerimiz tarihte haçlı ve Moğolların
şehir katliamlarını aşmış, şekil ve muhteva değiştirmiş bir katliam sürecini
yaşıyor!
Derinlikli insan
kalmayınca idrak şehri terketti. Artık “şehir” diye bir tasavvur da kalmadı.
Şehir denilen
şey AVM’ler, rezidanslar, güvenlikli siteler, gökdelenler ve biraz ‘dikme ve
çakma park’lar, asfalt caddeler… Bunlar arasında da “laboratuvarda üretilmiş
canlı”lar gibi dolaşan, uyuyan-uyanan, koşuşturan (Dostoyevski’nin deyimiyle)
insancıklar…
Şehir denilen
şey artık rezidans tüccarlarının “satış ofisleri”nde sergiledikleri büyük
gökdelen maketlerinden ibaret… Şehir, bu maketlerin büyütülmüş şekli…
Bunlar modern
zamanların “şehir virüsleri”…
Bu virüslere bir yenisi daha ekleniyor. Şehirlerimizin bozulan
şahsiyetine yeni bir mızrak daha saplanıyor. “Güvenlikli Site”ler geride kaldı, evrimin bir ileri
aşamasına ulaştık. Henüz kafasını yeni çıkarmasına rağmen pusuda bekleyen, her an müthiş
bir şekilde harekete geçecek olan bir virüs… Adı “akıllı bina”… Yeni “şehir
konsepti”nde “Çevre dostu” gerekçesiyle/ uydurmasıyla icad edilen bir bina
türü…
Şehir o hale
geliyor ki her bina “kendi aklı”yla diğer binaların adeta “rakibi”. Kendi
kendine yeten, yeni teknolojilerin denendiği, uygulandığı, otomasyon
sistemleriyle donatılmış, enerji ve konforla bezenmiş bir ucube akıllı bina…
Diğer adı “yeşil bina”…
Yâni “günümüz yaşam ve çalışma koşullarını
etkileyen teknolojik gelişimler sonucu ihtiyaç duyduğumuz her şeyi sağlayan
yapılar” akıllı binalar olarak adlandırılıyor.
Bu konuda
düzenlenen bir konferansın konularına baktığımızda “akıllı bina”nın karakteri
ortaya çıkıyor:
“Dünden bugüne ev
zekası gelişimi, Akıllı telefonlar ve akıllı evlerdeki rolü, “Internet of
things” nedir? Günümüzün “bağlı” dünyası, Akıllı evlerden akıllı şehirlere, Akıllı
ev ekranından “alışveriş” ve “concierge” hizmetleri, Akıllı evlerde
enerji tasarrufu, Otellerde Akıllı Oda/Akıllı Otel Uygulamaları, KNX
Otomasyonu ile Akıllı Evlerde Enerji Verimliliği ve Konfor, “Akıllı ev neler
sunmalı? Sağlayıcı ve kullanıcı açısından değerlendirmeler” Akıllı evlerde tek kutu dönemi, İnternet Teknolojilerinin Gelişiminin Akıllı
Ev Teknolojilerine Yansıması, Yeni Nesil Akıllı Ev ve Ofisler, Akıllı Evlerde Güvenlik…”
Dahası da var.
“Akıllı bina çözümleri”ne ilişkin şunlar öneriliyor:
"Bina Otomasyon ve Yönetim Sistemleri, Yangın Algılama ve Alarm Sistemleri, CCTV ve IP Kamera Sistemleri, SMATV ve IP TV Sistemleri, Kartlı Geçiş, Bariyer ve Güvenlik Sistemleri, Duman Kontrol ve Tahliye Sistemleri, Acil Durum Aydınlatma Sistemleri, Seslendirme ve Acil Anons Sistemleri, Gaz Algılama ve Alarm Sistemleri, Haberleşme Sistemleri, Fiberoptik ve Kablosuz İletişim Sistemleri, Hemşire Çağrı Sistemleri, Ev Otomasyon ve Video-İnterkom Sistemleri, Kesintisiz Güç Kaynakları ve Jeneratör Sistemleri"
Modern
zamanların “şehir” aklına uygun “akıllı bina”ların çerçevesi bunlar. Bu vasıflarıyla “akıllı
bina”, insan için “yaşama mekânı” değil, onu imha için “nükleer depo”ya
dönüştürülmüş bir yapı.
İzzet
Molla’nın söylediği gibi “akıllı bina”larda
“ne ararsan bulunur, derde devadan
gayrı!”
Bu
binaların kendileri akıllı olduğu gibi odaları, mutfakları, koridorları,
banyoları, wc’leri de ‘mikro akıl’larla donatılmış. O kadar akıl var ki, bu hal karşısında
neredeyse “akıllar delirecek”!
Bu hal
karşısında rahmetli muhakkik mimar Turgut Cansever sanki başka bir gezegenden
feryâd ediyor:
“Gökdelenleri inşa edenler bir nefsaniyet
tavrını ortaya koyuyor. “Öyle bir şey yapayım ki yaptığım karşısında herkes
eziklik duysun” diyorlar.
Yaptıkları şeyin büyüklüğünden
kendilerini kurtaracak bir gücün oluşacağını zannediyorlar… Bütün şehirlerde
apartmanda yaşamayı esas sayan merkezî teknokrasi ve sözde aydın
diktatöryasının imar planları ile Paris benzeri şehirler gerçekleştirme
isteğinin sebep olduğu felâket ortada iken halkımızın küçük de olsa bir avlusu,
bahçesi olan evlerde yaşamak istediği bilinmektedir. Halkın insan olma haysiyetinden kaynaklanan bu talebini hiçe
saymaya kimsenin hakkı olmadığı gibi talebe karşı çıkmanın yanılgıyı bir millî
felaket düzeyine çıkartacağı da âşîkârdır..”
İnsanoğlu’nun
konforu arttıkça tatminsizliği, iştahı, huzursuzluğu ve isyanı da artıyor. Tatmin
ettiği her ihtiyacında açlığı, kıtlığı artıyor ve daha fazlasına ihtiyaç
duyuyor. Sınır tanımayan ihtirasları, onu “kendi kendinin kurdu” haline
getirmenin yeni bir aracını buldu: Akıllı binalar.
Burada
bir not düşmemiz de gerekiyor. “Akıllı bina”ların ‘enerji tasarrufu’
sağlamasını olumlu bulmakla birlikte, teknolojisiyle birlikle getirdiği ‘yaşama
biçimi’ ve kültür, insanın Charli Chaplin’in ‘modern zam anlar’ filminde olduğu gibi teknolojinin kapanına kısılmış iradesiz bir yaratık haline gelmesinin önünü açıyor olmasıyla gayr-i insanî tarafını da görmemiz gerekiyor. Bizim bakışımız ve yazımızın tema’sı bu yönüne yöneliktir. Yâni toptan bir karşı çıkışın arkasında ‘kullanım tarzı’na özellikle vurgu yapıyoruz.
Yazımı
bitirirken konu ile ilgili sohbet ettiğim arkadaşım Barış Aybakır 15. Yüzyıl şehirlerinden bir örnek verdi: “Ortaçağda Akdeniz ticaretiyle en önemli finans merkezi haline gelen ve
refahını artıran Venedik’te çok katlı binalar yapılmaya başlanmıştı. Bu sırada Orta
çağın gökdelenleri Venedik’te göğü döğmeye başlamıştı.”
Tıpkı
Venedik’te olduğu gibi biz de 21. Yüzyılda, bütün bir tarihî şehir tecrübemizi,
medeniyet tasavvurumuzu, mimarimizi terk ederek, hatta onlara isyan ederek,
kozmopolit dünya tasavvurunu mitleştirerek Venedik’in gökdelenlerini “akıllı
bina” olarak hayatımıza sokuyoruz.
İlginçtir
ki bizim minarelerimiz şehirlerimizde
yeryüzünün gökyüzüne hasretiyle yükselirken, Venedik’in binaları gökyüzünden
intikam alırcasına yeryüzünü istila ediyordu. Tıpkı şehirlerimizde yükselen
Gökdelenler, AVM’ler, rezidanslar, iş kuleleri, güvenlikli siteler ve yeni akıllı binalar gibi…
Endişemiz:
Akıllı binalar insanı akıldan, idrakten, irfandan yâni kendinden
uzaklaştıracak!
Onun için
kalp ve akıl bütünlüğünü parçalayan “akıllı bina”ların insanı bu dünyaya “hapsetmesinden”
endişeliyiz, ürperiyoruz!
Modern zaman şehirleri insanın “yalnızlık hissi”ni derinleştiriyor. İnsanoğlunun teknolojiyle teması arttıkça yalnızlığı, yalıtılmışlığı ve duyarsızlığı da artıyor.
Bilmek lazımdır ki; fanilik,
güvenlik duvarlarının arkasında da insanoğlunu bulacak!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder