Geçmiş
ola…
Veya
“Ba’de harab-ül Basra…”
TOKİ Başkanı
geçtiğimiz günlerde "2023'e Doğru TOKİ ve Geleceğin Şehirleri" konulu bir toplantıda yaptığı konuşmada “Türkiye'de ciddi
manada sağlıklı konut açığı olduğu”nu ve “İnsanların artık sadece ev değil yaşam alanları aradığı”nı ifade ettikten sonra, “Yatay mimariye geçiş yapacağız.
Bundan sonraki bütün yapılanmamızı bunun üzerine inşa edeceğiz… Bir yıl sonra
yeni projelerimizi sizler de göreceksiniz. Bizim kadim şehirlerimiz nitelikli konutları
hakediyor… Mahalle konseptiyle projeler yapacağız…” demiş.
İlk
bakışta oldukça iddialı bu lâflara, sokak ağzıyla “helâl olsun!” diyeceğiniz
geliyor. Demek ki TOKİ nihayet insanların “sığıntı” değil “yaşam alanları”
aradığını fark etti de günahlarından tövbe ediyor diye düşüneceksiniz.
Yahut
bu sözleri masum bir itirafname olarak okuyabilirsiniz. Ancak, TOKİ tarihini 12
yıllık siyasî iktidarın çevre ve şehircilik tarihi olarak incelediğinizde,
göreceğiniz şey, 'şehirlerimizin toplu konut adına işgal ve ifsadı, kentsel
dönüşüm adına da imhası' olacaktır.
Bu
sözlere hem tebessüm ediyor, hem de ürperiyoruz.
Çünkü,
insanın işlediği suçları itirafta, nedamette bile tavrı, tarzı ve zamanlaması önemli.
TOKİ,
uygulamalarına yönelik yoğun eleştiriler karşısında bu tip açıklamaları zaman
zaman yapıyor. Bir yıl önce de “Selçuklu
evleri yapacağız” şeklinde garip açıklamalar yapmıştı. Bugüne kadar modern
zamanlara taşınan bir Selçuklu evi
görmedik. TOKİ marifetiyle, hükümetin de “olur” damgasıyla, Selçuklu’dan
kalan bazı abidelerdeki geometrik şekilleri insana kasvet veren TOKİ
imalatlarına koydunuz mu Selçuklu binası inşa etmiş olunuyor herhalde (!)
Ortada
ne Selçuklu’nun evi ne de şehir tasarımı kalmamışken, sırf eleştirilerden
sıyrılmak ve iktidarın “şehir söylevleri”ne
yeni “çeşniler katmak” için yapılan
bu garip açıklamalara şimdi de yukarıdakiler ekleniyor.
Şehir,
değer ve medeniyet adına harcanmamış, tüketilmemiş, eskitilmemiş ne varsa
pazara süren bir zihniyet bu kez de artık neredeyse kalmamış tarihî şehir
mekânlarının isimlerini kavram olarak yalama ediyor, tahrif ediyor. Mahalle,
mimari, kadîm şehirlerimiz, vs. vs.
Yaptığı
“toplu konut”larla mahalle diye insanî bir yerleşim mekânı bırakmayan TOKİ,
dünya şehir tarihine “Türk şehir harabeleri” ve “TOKİ
garabetleri” şeklinde önemli materyallerle geçecektir. Bunlar üzerinde çalışan bilim adamları da
herhalde nasıl olup da şehir ve mimarî zenginliği ve derinliği olan bir
toplumun böylesine garabetleri üretebildiğine, böylesi kurumlara tahammül
edebildiğine hayret edecekler ve işin içinden çıkamayacaklardır.
TOKİ
Başkanı söz konusu toplantıda, “Anadolu’nun
tarihî kentlerinde de yöresel konut projelerinin yapıldığı”nı söyleyerek “Ürgüp’te yöresel mimariye, doğal çehresine
uygun konutlar inşa ediyoruz” diyor.
Meraklılar
ve ilgi duyanlar, üst üste dizilen tabutlukları yatay ve geleneksel mimariye
uyum şeklinde yan yana dizmenin allanıp pullanmış uygulamasını Ürgüp örneğinde
görebilirler.
TOKİ
Başkanı’nın bu açıklamaları, tıpkı bir kanser virüsünün metastastan önceki
“önlenebilir” bir devrede fark edilebilecek iken, hastalığı önemsememeye
benziyor. Birçok ilâcın hasta üzerinde bir kobay gibi denenmesi gibi, TOKİ'nin
kurulduğu günden bu tarafa, özellikle de 12 yıldır şehirlerimizi nasıl bir
“kobay laboratuvarı”na çevirdiğini dehşetle görüyoruz. Görmekle kalmıyor, bu
laboratuvarlardan yayılan şehir atıklarının bütün
şehirlerimize yayıldığına da şahit oluyoruz.
Bütün
sermayesini boşa harcamış, bir mirasyedi gibi tüketmiş, iflâs etmiş, artık hiç
kimsenin yüzüne bakamayacak hale gelmiş bir tüccarın bir süre ortalarda
görünmeyip, yeniden güven kazanmak için birden bire ortaya çıkıp vaadlerde
bulunması gibi TOKİ’nin bu “yatay
mimariye geçiş yapacağız…” ilanına güvenmek ve inanmak da mümkün
görünmüyor. Çünkü, elindeki devlet sermayesini çok kötü kullanmış, 81 ilde
yaptıklarını “Planlı kentleşme ve konut
üretimi seferberliği kapsamında 100 bin nüfuslu 24 adet şehir demektir“ şeklinde
sirkatini kahramanlık olarak ilan eden bir kurumdan yeni bir tavır, yeni şahsiyet, yeni bir şehir idraki beklemek boş
hayal ve kendimizi oyalamak olur!
Önemli
bir yanlış da şurada: Kim akıl verdiyse veya hangi imaj yapıcı bulduysa, yeni bir fikir keşfetmiş gibi, henüz göklerin
ifsadına imkân bulamadığı için, yeryüzüne musallat olma amaçlı “yatay mimari” buluşu da yeni ifsatlar
için bir yol haritası olsa gerek.
Sadece dudak tiryakiliğinin verdiği
keyifle, bütün bir şehir konseptini, kendilerinin de ne idüğünü bilmedikleri yatay mimariye yüklemek de, kurbanın
son nefesinden önceki canlılık emaresi gibi, son bir hamle ile ani refleks
gösterilerinden olsa gerek…
Şehirlerimizde
dikey istilâdan sonra şimdi de (eğer
kaldı ise) yatay istilanın ayak
sesleri geliyor… Yetmedi nitelikli konutlar ve mahalle
konsepti… Peki hangi birikim, hangi şehir idraki, hangi medeniyet
tasavvuru ve hangi fikrî derinlikle? Yatay veya dikey yapılaşmadan önce
metropollerin bugünkü kaosundan nasıl kurtulacağı ve eski mahalle kültürünü
nasıl yakalayacak, bugüne nasıl taşıyacak, nasıl bir mahalle kuracak ve
birlikte nasıl yaşayacağız?
Artık
çok geç… Eski harabeler üzerinde yeni bir başlangıç da mümkün değil.
Çok
geç çünkü; şehirlerimiz TOKİ zihniyetiyle öylesine ifsat ve imha edildi ki,
TOKİ’nin bu zihniyetinden vazgeçip yeni bir zihniyete bürünmesi mümkün değil..
Yeni
bir başlangıç da çok zor çünkü; tarih,
şehir ve medeniyet idraki bulunmayan, çürümüş, yabancılaşmış, kendi tarihî
şehir kültür ve envanterinden habersiz bir kurumun mensuplarından yeni bir şehir idraki, konsepti beklemek körden
renk külliyatı, sağırdan şarkı repertuarı istemek kadar abes…
TOKİ,
Başkanı’nın ağzından bu “büyük iddiası”nı temellendirmek ve gerçekleştirmek
istiyorsa, öncelikle kendisinin bir idrak sterilizasyonu yapmasını,
rahmetli muhakkik mimar Turgut Cansever’in
şu kitaplarını titizlikle ve pür dikkat okumasını, hazmetmesini tavsiye
ediyoruz:
Kubbeyi Yere Koymamak,
İslam’da şehir ve Mimari, Osmanlı Şehri, İstanbul’u Anlamak, Ev ve Şehir, Mimar
Sinan, Habitat II Konferansı İçin Şehir ve Konut Üzerine Düşünceler, Yeni
Şehirler ve Pilot Şehir Uygulaması…
Artık
vakit çok geç… Fakat TOKİ bunları zaman-yoğun okuyup eğer idrak edebilirse, ifsat
olmuş zihniyetin metastas halini yaşayan şehirlerimizde belki bir umut ışığı
belirebilir.
Ey
TOKİ !
Ey
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı!· "Neyi kaybettiği”nin idrakinde olmadığın için “neyi araman gerektiği”ni de bilmiyorsun!
· Allah’ın lütfettiği 12 yıllık hakim bir siyasi iktidara rağmen maalesef ne ülkesine, ne bölgesine ne de dünyaya tarihî şehir ve mimari birikimini günümüze taşıyan, dinamik, estetik ve yaşanabilir bir şehir modeli ortaya koyamadın!
TOKİ,
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile İktidarın Şehircilik Politikalarına dair daha
söyleyeceklerimiz var…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder