30 Ekim 2012 Salı

CANSEVER'İ YENİDEN OKUMA VAKTİ -"kentsel dönüşüm"ün "kentsel cinayet"e dönüşmemesi için-


Yahya Düzenli

Büyük gürültüler koparılarak başlatılan Kentsel dönüşümün kentsel cinayete dönüşeceğine ilişkin ön kabulümüzü muhafaza ederek gene de şehirlerimizin böyle bir cinayete kurban gitmemesi için düşüncelerimizi ifade etmeye devam edelim.

Büyük muhakkik mimar rahmetli Turgut Cansever’in bir ömür hayatını eser, eserini hayatı haline getirdiği “şehir ve mimarlık birikimi”nin tam da bu günlerde hatırlanması, yeniden okunması, üzerinde derin düşünülmesi ve projelerinin hayata geçirilmesi için büyük ve müthiş bir fırsat ve imkan yakalanmış durumda.

Devlet imkanlarının bütünüyle “kentsel dönüşüm” için seferber edildiği bugünlerde Cansever’i okumak, yâni onun kılavuzluğunda yol haritası oluşturmak, ülkemizin gelecek yüzyılını şekillendirecek şehircilik davamıza temel taşı koymak olacaktır.

Ancak kim okur, kim anlar, kim uygulayabilir ki?

Bir bilim adamımız Cansever’in yaşarken çektiği büyük sıkıntılara ilişkin şunları söylüyor: “Şehir hakkındaki düşüncelerini uygulama imkanını bulduğu kurumlarda birçok zorlukla karşılaşan Cansever, ülkenin siyasi atmosferine bağlı olarak yönetimlerle arasında çıkan sorunlardan dolayı projeleri tam olarak ortaya koyma ve uygulama fırsatını bulamamıştır.”

Bugün ise “tarih ve medeniyet” hamasetiyle siyasî referanslarını ifade ihtiyacı duyan, tek başına on yıldır ülkeyi yöneten bir siyasî iktidarın, yaşarken Cansever’e  verdiği “ödül”ü “NİÇİN VERDİĞİ”ni hatırlayarak O’na yönelmesi, onun şehir ve mimari ile ilgili çırpınışlarının oluşturduğu dalgaları görmesinin tam zamanıdır.

Kanaatimiz odur ki; her şeyin vitrine indirgendiği, folklorik törenlere kurban edildiği bir “değer takdir”iyle Cansever’in bunun ötesinde bir kıymeti olduğunun idrakinde değildir iktidar sahipleri. Eğer olsalardı yaşarken Cansever’in feryatlarına sadece refleksle bile olsa “bu adam ne diyor?” diye kulak vermeleri, cevap vermeleri gerekirdi.

Ancak, daha önce de ifade ettiğimiz gibi “güç zehirlenmesi”ne yakalanmış bir siyasî iktidarın her şeyden önce bu hastalığının farkına varması lâzım ki, şehir ve mimari’de bir şeyleri hatırlasın ve Cansever’e kulak verebilsin…

Ekim ayında Başbakan tarafından “kentsel dönüşüm” için ilk kazma vuruldu. Vurulan ilk kazmanın “neye delalet ettiği”ni tahmin etmek hiç de zor değil. Bugüne kadar “Şehir Terminatörü TOKİ” eliyle uygulanan “kentsel dönüşüm”lerinin şehirlerimizi her biri farklı cinayetlerle nasıl katlettiklerini görmeye yeter. Bu kazmalarla, dozerlerle, vinçlerle işlenen bir cinayet ve dünyadaki benzeri kötü örneklerinden bir farkı yok.

Vurulan ilk kazmadan çıkan kıvılcımın bütün şehirlerimizde “kentsel yangın”a sebep olacağına dair endişelerimizi, TOKİ yaptıklarıyla “ispattan müstağni” bir biçimde ortaya koyuyor. Endişelerimizde “haklı çıkalım” gibi bir cinnet içinde değiliz. Aksine endişelerimiz, “idrak edilmesi gerekirken idrak edilmeyen”, “yapmaya muktedirken yapılamayan”lara dairdir.

7 milyon binayı kapsayacağı ifade edilen bu “kentsel dönüşüm”ün ülkemiz için fırsattan çok, büyük bir RİSK ve ENDİŞE kaynağı olacağından, hatta riski aşmış bir şehir tehdidi taşıyacağından şüphem yok. Çünkü böyle büyük bir dönüşüm projesinin mevcut haliyle Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na ve TOKİ’ye emanet edilmesi böyle bir endişe için yeter bir sebep ve adrestir.

Tabiat, Yaratıcı tarafından insanoğluna tevdi edilmiş bir emanettir. Bu emaneti, kendi ihtiyaçları doğrultusunda şekillendirecek, tahrip etmeyecek, ibda, inşa ve ihya edecek insanoğlunun, “emanetçi” vasfını unutup coğrafya ve topoğrafyaya ihtiras ve iştahla saldırısı, adı ister “kentsel dönüşüm” ister başka bir şey olsun affedilir bir şey değil! Bunu en iyi anlaması gereken şu andaki iktidar sahipleri olması gerekirken, böyle bir idrak ve inşadan yoksunluğu telâfi çabasıyla “güç gösterisi”ni “kentsel dönüşüm”le devam ettirmesi nasıl izah edilir bilemiyorum.

İnşa etmek; gelenek yâni tarih ve medeniyet idrakiyle başlar. Böyle bir idrakin şehre aksetmiş, tarihî şehir ve mimarî birikimimizi süzen prizması bugün için sadece Turgut Cansever’dir.

“Kentsel dönüşüm”ü başlatan siyasî iktidarın, teknik kadroların, diğer ilgililerin okumakta çok geç kaldıkları (belki de ihtiyaç hissetmedikleri) Cansever tekrar tekrar okunması, idrak edilmesi gereken bir “klasik” olarak hâlâ muhataplarını bekliyor.

Rahmetli Turgut Cansever kendisiyle yapılan bir söyleşide, bir büyükşehir Belediye Başkanının talebi üzerine hazırladığı bir toplu konut projesiyle ilgili sorulan “Ankara’daki proje ne durumda?” sorusuna şu cevabı veriyor:

“Peygamberimizin bir sözü var: ‘Ümmetimin zevali kötü emirlerle kötü alimlerden olacaktır' diyor. Tabi, ‘Emirin, hükümdarın iyisi âlimin ayağına gider, âlimin kötüsü hükümdarın ayağına gider’ diyor. Bütün Türkiye iki hikmeti tersine teşkilatlandırmış vaziyette. Belediye başkanları, parayı bastırdım, uşak diye mimarı aldım ve ben ne emredersem onu yapacak, ben onu istiyorum diyorlar. Bin bir dil dökseniz o oraya gelip kendi kuvvetini göstermek peşinde. Kendi kuvvetine müthiş inanıyor..”

 Bugün “kentsel dönüşüm” nakaratlarıyla güç simgeleyen iktidar sahipleri de böyle bir inanç içinde değiller mi?

Şehir ve mimaride “Cansever İdraki”nden habersiz bir zihniyetin “kentsel dönüşüm”ü yeni şehir cinayetlerinin başlangıcı olacaktır.

“Hesaba çekilmeden kendinizi hesaba çekiniz” ölçüsünü, şehir ve mimari davamızda her an hissetmemiz gereken bir “ben idraki” olarak hatırlatmakta yarar var.

Evet… “Kentsel dönüşüm”ün “kentsel cinayet”e dönüşmemesi ve bir sabah kalktığımızda boğazlanmış bir şehir cesediyle karşılaşmamak için CANSEVER’İ YENİDEN OKUMANIN VAKTİ!

İrfanınız, idrakiniz, nasibiniz varsa tabii…





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder