5 Mayıs 2014 Pazartesi

ŞEHİRLERİMİZ ÇEKİRGE SÜRÜLERİNCE İSTİLÂ EDİLİRKEN…

Yahya Düzenli
duzenliyahya@gmail.com

Tarihte şehirlerimize musallat olan üç büyük istilâ var. Bunlardan ikisi Haçlı ve Moğol istilâları diğeri ve en ilginci ise XVI. ve XIX. yüzyılda şehirleri başa çıkılamayacak derecede mahveden çekirge istilâlarıdır. Çekirgeler de bu şehir istilâcıları gibi sürü halinde üşüştüğü yeri kısa zamanda talan etmişlerdir.

Topyekûn İslâm dünyasına musallat Haçlı ve Moğol istilasının çekirge istilâlarıyla ne alâkası ve benzerliği var? Her üç istilânın en önemli benzerliği “sürüler” halinde İslâm şehirlerine üşüşmeleridir. Kin, ihtiras ve vahşetle şehirlerimize saldıran Haçlı ve Moğollar ile sadece gıda ihtiyacı için mahsule musallat olan çekirgelerin ortak hedefi; canlı, diri hayat belirten ne varsa hedef almalarıdır.

Çekirge istilâlarının diğer istilalardan farkı şu ki; bu istilâlarda Haçlılar ve Moğollar insan ve şehirleri katlediyor, çekirgeler ise sadece mahsule zarar veriyordu. Yâni çekirgelerin yaptığı tahribat çok daha masumdu.

Garabete bakın ki; zamanın devleti (Osmanlı) bu istilâya karşı mahsulü korumak için tedbir alır ve çekirgeleri imha etmenin çarelerini ararken; bugünün devleti (ilgili kurumlarıyla) istilâyı bizzat kendi yönetiyor.

Modern zamanlarda belki de tarihin en trajik istilâlarından birisini yaşıyoruz. Uzun süredir TOKİ marifetiyle ‘kentsel dönüşüm’ denilen “şehir genetiğini başkalaştırma” operasyonları bütün şehirlerimizde hızla devam ediyor. Ama bu istilâ bize ‘kurtarıcı’ gibi sunuluyor. Diğer bir deyişle; “İhya ediyoruz” illüzyonuyla şehirler imha ediliyor.

Fark şu ki; istilânın karakteri değişti.

Erken cumhuriyet döneminin şedit dalgaları özellikle kadîm şehirlerimizde tarihi hatırlatan ne varsa onları yok edip katlederken, bugün gene devlet-siyaset marifetiyle şehirlerimizde müthiş bir istilâ harekâtı yürütülüyor. Bu istilânın önünde kimse duramıyor. Durmak ne kelime, insanımızın zihni tağyir ve tağşiş edilerek o hale getirildi ve ‘kentsel dönüşüm’e aşık edildi ki “âh benim şehrim  de kentsel dönüşüm geçirse!” melânkolisine gark oldu.

Bugünlerde kasabalardan metropollere kadar “Kentsel dönüşüm size de geldi mi?” sorusu adeta “Şehrinize Hızır uğradı mı?” şeklinde anlaşılacak gibi. Oysa, ele geçen tarihin en büyük siyasî ve ekonomik imkân ve fırsatlarına rağmen, yani 12 yıldır şehirlerimizi “yaşanmaya değer” bir şehir yapma imkan ve potansiyeli var iken, ne yazık ki şehir ve medeniyet idrakinin olmayışı, bu imkânı heba etmekle kalmayıp, kadîm öğretilerde “kavmun müsrifun” biçiminde tarif edilen bir topluluğun üzerinden bereketin çekilmesi gibi, şehirlerimiz umrandan üryan, ruhsuz ve kimliksiz bir kasvet ve kaosa terk edildi. Toprak  ve topoğrafyanın karakterini bozan kentsel dönüşüm, inşa ettiği gayr-i insanî çevre ve mekânlarla insanları morgdaki ölüler veya konserveler gibi kutulara hapsederken, mes’ut bir mahpus rolünü benimseyerek hayatımızı sürdürüyoruz.

Böyle bir trajediyi yaşarken;

İmha edenin muhyî,
İstilâ edenin muslîh,
Katledenin mâhîr

olarak karşılandığı bir dünyada adeta çekirge sürüleri gibi şehirlerimize üşüşen kentsel dönüşüm belâsının sadece yaptıklarını değil, bıraktıkları tohumları bile temizlemek artık mümkün değil.

Bir örnekle meramımızı daha müşahhas ifade edelim:

1571’de İznik, Yenişehir, Aksisar ve Geyve’de,
1578’de Kefe ve Azak’ta,
1586’da da Çorum’da meydana gelen ve bütün mahsulü yok eden çekirge istilalarına karşı tedbir alan devlet ilgili kâdılara gönderdiği talimatlarda, meydana gelen istilânın “çekirgelerin tohumlarını toprağa bırakmış olmaları sebebiyle sonraki sene de tekrarlama ihtimali olduğu”na dikkat çekerek,  taht-ı kazânda olan halka tembih eyleyesin ki, vakitlerine hazır olup zahir olduğu gibi uçmağa ibtida eylemeden âdem üşürüp… çiğnedüp… ve ihtimam eyleyesin” diyerek tedbir alınmasını istemişti.

1829 yılında da Musul Vilayetinde görülen çekirge istilâsı yedi yıl devam etmiş,  kıtlık ve pahalılık baş göstermişti. Hatta bu çekirge istilasından kurtulmak için Konya Vilayetinde halk arasında meşhur olan çekirge suyu (sığırcık suyu)ndan bir miktar Musul’a getirilmiş, cami ve mescitlere konulmuş ve bu sudan içen kuşlar çekirgeleri yok etmişti.

İşte bu çekirge istilâları bizim devrimizdeki kentsel dönüşüm istilâlarını çağrıştırıyor. Biz de “şehir hassasiyeti” taşıyan ehli idrak, ehl-i irfan ve eğer devlette varsa ehl-i insaf ve ehl-i vicdan sahibi ilgililerle birlikte yanlış gidişata muhalefet ediyoruz.  Eğer gidişat böyle devam ederse, öncelikle belediye başkanlarından başlamak üzere tüm iktidar mensuplarına kentsel dönüşüm adı altında yapılanların tohumları da şehirlerimizin topraklarına bırakılmış olduğundan herhalde şöyle dememiz gerekecek: “Şehirlerimizde kentsel dönüşüm olarak huruç eyleyen ahir zaman meskenlerine karşu âdem üşürüp, anları çiğnedesünüz. Mümkün olmaz, bu işten vazgeçmezler ise yapanlara ta’n ve lanet idesünüz.”

Tarih tekerrür ediyor… Şehirler dün haçlı ve Moğolların katliamları ve masum çekirgelerin istilalarıyla talan ve istilâ ediliyordu, bugün meş’um kentsel dönüşümle istilâ ediliyor. 

Allah, modern zamanların azmanlaşmış çekirgelerinden şehirlerimizi muhafaza eylesin.

Ama  çok geç. Kentsel dönüşüm tohumlarını coğrafyamızdan çekip çıkarmak artık mümkün değil.

Yeni bir iklim, yeni bir ruh, yeni bir idrak lazım!!!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder