Yahya DÜZENLİ, 27 Mayıs 2009
“O ki; o yüzden varız” diyerek yakıcı bir aşkla “gaye insan-ufuk peygamber”i bize sen anlattın !
O’na, O’nun sevgilisine bizi sen yönelttin !
O’nun sevgilisinin ashabının ‘kim olduğunu’ senden öğrendik !
Allah Dostlarını sen öğrettin bize !
“Yakıcı bağlılığın” nasıl olduğunu sende gördük !
Seninle doğduk, kendimizi seninle “idrak” ettik, seninle “yaşıyor”uz.
Kim olduğumuzu, kim olmamamız gerektiğini senden öğrendik !
“Nerede olmamız”, “nerede durmamız gerektiği”ni gösterdin !
Kime nefret, kime muhabbet duyacağımızı,
Yüzümüzü nereye dönmemiz gerektiğini sen işaret ettin !,
Yönümüzü “tek istikamet Kâbe, ve tek örnek sahabe” olarak sen gösterdin !
Yolumuzu kırılmaz, sapmaz bir biçimde sen çizdin !
Yerde sürünenlere ‘yaşanmaya değer hayat’ı sen işaret ettin !
“Ya ol! Ya öl!” tavrıyla bizi sen uyardın !
“Ya hep ! Ya hiç!” diyerek bize sen şahsiyet verdin !
Dünya görüşümüzü, medeniyetimizi,
Dinimizi, dilimizi, aslımızı
Hasmımızı, hımsımızı sen bildirdin !
Alışkanlıkları yıktın, ölçüleri diktin karşımıza !
Herşey gerçek yerini, her yanlış doğrusunu sende buldu !
Her şeyi, herşeyi senden öğrendik !
Hayatı, ölümü, öteyi…
BÜYÜK DOĞU’yla “Büyük ve yeni bir dünyanın habercisi!” oldun!
Büyük Doğu’n Büyük Doğum’undu !
Büyük Doğru’ndu !
Büyük Davan,
Büyük Duan,
Büyük Rüyandı !
Bu rüyayla besledin bizi!
Bir ömür rüyanı “çile” ile “ıstırap” ile, “ciğerinden kalemine kan çekerek” kendin tabir ettin !
Teshir etmediğin, tesir etmediğin kimse kaldı mı?
Tesirin kimilerini “budalaca coşturdu”, kimilerini ise “kusturdu !”
“Huzur” ve “hayret”te yaşadın ! Bir an bile “huzur”dan ayrılmadın !
Açılmış olduğun okyanusta hakk-el yakîne kavuştun !
Sen de “aklın ötesinde otağ kuranlar”dan oldun !
Bize “ideal çatısı” altında varolmayı öğrettin !
Kimliğimizi derinleştirdin ! Şuurumuzu, idrakimizi diri tuttun !
Devamlı tahkik’teydin, her şeyin hakikatindeydin !
Mes’uliyet idrakinin ne olduğunu sende gördük:
“Ben ki toz kanatlı bir kelebeğim, minicik gövdeme yüklü kaf dağı
Bir zerreciğim ki arşa gebeyim, dev sancılarımın budur kaynağı !”
Sen ! Sen ! Sen !
Teslim olmanın, fani olmanın, bağlılığın kemâlini sende gördük !
“El yordamıyla başka iklimlerde aradığımız güneşin kendi cebimizde kaybedildiği”ni bize sen gösterdin!
“Kök kurutucuların kendilerini gök kurtarıcı gösterdikleri” bir zamanda “kurtarıcılardan kurtulma”yı sen haykırdın !
Ütopyan vardı ! Dünya Görüşün vardı ! İdeolocyan vardı !
Bunları “Medeniyet tasavvuru” olarak ilk defa sen hatırlattın ve “örgüleştirdin !”
“Benim olmadığım yerde kimse yoktur!”dava ahlakını senden öğrendik !
“Fikirde, sanatta, anlayışta, anlatışta, buluşta, tutuşta, dağıtışta, toplayışta ve nihayet yaşanmaya değer hayatın ölçülerini billurlaştırma işinde dünyanın en büyük adamı olmak isterdim; nefsim için değil de, sırf O’nun ümmetinden en hakîr ferde düşen liyakat payını ve üstünlük derecesini göstermek için…”
Sen ! Sen ! Sen !
“Fikre can çekiştiren bir idrak, irfan, dava, mesele yoksunluğu” karşısında bile; “Ben Allah diyenlerin boyunlarında vebal ! Ben bugünküne mazi, yarınkine istikbal !” diye haykırdın !
İmanı da, fikri de, aksiyonu da sende gördük, senden öğrendik !
“Nurun aynadaki aksi”ni önümüze sen serdin!
Sen ! Sen ! Sen !
“Allah Resul aşkıyla yandım, bittim, kül oldum.
Öyle zayıfladım ki sonunda herkül oldum” diyen sen !
Sen ! Sen ! Sen !
“Ne çıkar bir yola düşmemiş gölgem. Yollar ki Allah’a çıkar, bendedir !” diyen sen !
Sen ! “Küfürden buzdağını titreyen nefesinle erittin!”
Sen! Sen ! Sen !
Fikrin ‘yatağını değiştirdin’! Yeni bir yatak açtın !
Senin önemsediklerini önemsemeyen seni anlayamaz !
Vasiyetinde bize emanetini hatırlıyoruz:
“Allah’ı, Allah dostlarını ve düşmanlarını unutmayınız! Hele düşmanlarını!..Olanca sevgi ve nefretinizi bu iki kutup üzerinde toplayınız! “
Sen mi kimsin?
“Beni de Allah ve Resul aşkının yanık bir örneği ve ardından birtakım sesler bırakmış divanesi olarak arada bir hatırlayınız! “
Biz mi?
“Nasıl muazzam bir enerji karşısında olduğumuzu” bile anlayamayan, “balı kavanozdan yalamaya çalışan” zavallılar !
Seni anlamak “her şeyi anlamak” olacaktır !
Fena alemine geldiğin gün bekâya yürüdün !
Allah’ım ! Bize O’nu ve O’nun sevdiklerini anlamayı nasip et !
Üstad Necip Fazıl’a doğumunun 105. vefatının 26. yıldönümünde rahmet, mağfiret…
Rahmet sana! Bize de şefaat et !
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder