Yahya DÜZENLİ, 19 Haziran 2009
Trabzon’lu olup, Trabzon’da yaşayıp da kendi ikliminden, toprağından, kültüründen, folkloründen utanan, onu aşağılamada şahsiyet bulan, “toplam hayat”ının rantını Trabzon’dan yiyen, kendisini “aydın-sanatçı” nasbeden, kerameti “kendinden menkul” sanatçı artıklarının ne hikmetse arada bir ifrazatlarını döktükleri oluyor.
Yaklaşık bir yıl önce Volkan Konak’ın Trabzon’da bir yerel gazeteye “Müslüman bir ülkede kadın olmak istemem” diyerek Türk kadınını aşağılayan açıklamalarıyla gündeme gelmesi epey ses çıkarmıştı.
Bir yıl önce Trabzon’un merkezinde türk kadınına “hakaret” eden Konak, bu kız mesafeyi epey açarak Antalya’Kemer’de sahnede ortaya çıkıyor. Trabzon’da “başörtüsü”yle başlattığı ifrazatlarını Kemer’de “çorap”la devam ettiriyor…
Gazetede okuduğumuza göre Volkan Konak aynı ifrazatlarını bu kez Antalya/Kemer’de deşifre etmiş. Bir türlü Trabzon’un yerleşik tarih, kültür ve gelenekleriyle barışamayan, onları sindiremeyen Konak, bu kez sadece Trabzon halkına değil tüm Türk halkına hakaretlerinin dozunu artırıyor: “Çorap kokulu adamlar Anıtkabir’e girmesin. Onlar Ankara ziyaretlerinde Anıtkabir’i ziyaret etmiyorlarmış. Aman etmeyin. Onlar çorap kokulu adamlar. Onlar topuklarının arkasına basarak girmesinler zaten Anıtkabir’e.Onlar girerlerse, Anıtkabir’i dezenfekte etmek gerekir.”
Bu sözlerin sahibi Konak, öncelikle “kafasını dezenfekte etmeli!”
Bu Nazımperest Konak’a öncelikle dezenfekte edilmesi gereken’in o “çok hayran olduğu” ve kafasının tüm hücrelerinin onunla yıkandığına/kirlendiğine her fırsatta şahit olduğumuz kendisi olduğunu hatırlatıyoruz.
Çelişkiler kumkuması Konak, bir de “Aynı ideolojide olmayan, aynı fikri taşımayan insanları sevebileceği” ni söylüyor. Ve de “Ben yalnızca bu güzel ülkeyi sevmeyen insanları sevmem” diyor. Sanıyorum Konak’ın sözlüğünde sevgi kelimesinin karşılığı = Nefret. Farkında olmasa da bilinçaltı bunu dışa vuruyor.
Haberi okuyoruz:
“Kemer Belediyesi tarafından bu yıl 6'ncısı düzenlenen festivalde sahneye çıkan Volkan Konak, yaklaşık bir saat kaldığı sahnede hem ağladı hem de izleyenleri ağlattı. Hareketli şarkılarla programına başlayan Volkan Konak, söylediği romantik şarkılar, anlattığı hikayeler ve okuduğu Nazım Hikmet şiirleri ile izleyenlere duygu dolu dakikalar yaşattı. Aynı ideolojide olmayan, aynı fikri taşımayan insanları sevebileceğini söyleyen Volkan Konak, "Ben yalnızca bu güzel ülkeyi sevmeyen insanları sevmem" dedi.
Tam bir avamî halk vulgarizasyonu. Gözlerinden (timsah gözyaşları mı deniyor) yaş akan bu Konak çocuğu birdenbire kaplan kesilerek hıncını Atatürk’ü arkasına alarak çıkarmaya çalışıyor.
Bir türlü uslanmıyor bu Konak çocuğu…
Tek malzemesi Atatürk, Nazım ve Türk kadınının başörtüsü… Yalnız hafızasını ve Nazım okumalarını yeniden gözden geçirmesi gerekecek. O çok sevdiği Nazım’ın, Konak’ın “güzel ülkesini sevmeyen” kaçkınların başında geldiğini yeniden test etsin. Eğer “güzel ülkesini sevmeyen insanları sev”meyecekse öncelikle Ustası Nazım’dan nefret etmesi gerekecek.
Ayrıca Konak’a 24 saat ayağından çıkarmadığı, kimbilir belki de ayakkabısını çıkardığında derisiyle birlikte çıkacak çoraplarını “kir testi” için kriminoloji laboratuarına göndermesini de öneriyoruz. Eğer icad edilmişse bir de “zihin kirliliği” için laboratuara göndermek gerekiyor herhalde.
Zihin kirliliği, zihin kokusu her kirliliğin üstünü örtüp, beyni türevli bir kirlilikle kaplıyor. Kimi insanların zihni bütünüyle bu kirliliğe büründüğü için farkında olmuyorlar. Volkan Konak da böyle bir travmayı yaşıyor.
Israrla “Atatürk karşıtı” bir kampanya başlatmak istiyor herhalde. Bu niyetini açık ettiğine göre önce bu kampanyanın sembolü olarak Nazım’ı bayraklaştırması gerekecek.
Konu ile alâkalı, geçen yıl Günebakış’ta yazdığım kendisiyle ilgili “Maçka’lı bir konak hanendesinin hezeyanları” başlıklı yazımdan alıntı yapayım:
“..Bir taraftan hakaret ettiği, kendisinin doğduğu topraklarda tamamının “tesettürl”lü olduğu kadınlarımızın bağlı olduğu “inanç”ın “öte dünya” referansını inkâr eder, aşağılarken; diğer taraftan okuduğu bir türküde ‘ahiret’e vurgu yapar:
“Gökteki yıldızları Sayalım elli elli.
Bu dünyadan fayde yok Öteki de şüpheli”
Şüpheli değil, kesin !
Bir de hatırlatma yapalım:
Kendisinin bu ifrazatlarını döktüğü “sahne” ile karadenizde çorba konulan “sahan”ın aynı kökten türediğini belirtelim ve içine neleri koyup çorbalaştıracağını iyi hesap etmesini tavsiye edelim.
Geçtiğimiz yıl da öyle yapmamış mıydı? Sahanına “Tesettür… İslam ülkesi… Bilim sanat… Atatürk… Yere tükürmek… Ambulâns… “ gibi heterojen malzemeleri döküp, muhataplarını tebessüm ettirmişti ! Bunlar bir arada karıştırılıp servis yapılabilir mi? Sadece Konak’ta yapılıyor herhalde.
Gene de faydası yok ama, Karadeniz patikalarında yolunu şaşıran bu çelişik, durulamamış, volkanlaşacağı alanı bir türlü bulamamış “Konak hırçını”nı edebe davet edelim.
Tekrar tekrar vurgu yapalım: Atatürk karşıtı kampanyanın bayraktarlığını “Nazım Usta” ile başlatması doğru bir başlangıç olur.
Niçin mi? Kendisi sahne telaşı içinde unutmuş olabilir. Mustafa Suphi ve Arkadaşlarının Sürmene açıklarında öldürülmeleri üzerine Nazım’ın Atatürk’le ilgili yazdığı şiiri Konak’a hatırlatıyor ve ithaf ediyoruz:
“Trabzondan bir motor açılıyor Sa-hil-de-ka-la-ba-lık! Motoru taşlıyorlar Son perdeye başlıyorlar! Burjuva Kemal'in omuzuna binmiş Kemal kumandanın kordonuna Kumandan kahyanın cebine inmişKahya adamlarının donuna UluyorlarHav... hav... hak... tü “
Şimdi söyleyin: Volkan Konak’ın kafasını dezenfekte etmesi gerekmiyor mu?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder