22 Haziran 2009 Pazartesi

Yerel Seçimler Üzerine... YOL HARİTASI MI, VAAD KOLEKSİYONU MU?

Yahya DÜZENLİ, 14 Ocak 2009


“Medeniyet gerçekliği”nin köklerinden uzaklaşıp, bütün bir şehrin “tasarlanmış politik gerçekliğe” indirgendiği, bu gerçekliğin de “ne pahasına olursa olsun seçimi kazanmak”a endekslendiği seçim zamanlarında ‘nasbedilme yarışı’; ilke, ölçü, değer, ahlâk ve şahsiyet tahribatının yükseldiği, “tavan yaptığı” bir toplumsal kaosa-cinnete dönüşüyor.

Özellikle de yerel seçimler bu yarışta ‘aday kalitesi’ni bütün gerçekliğiyle ortaya koyuyor. Bugünlerde eski şark tipi vaadler yerini ‘garp tipi’ sanal vaadlere bırakıyor. Yerel seçim vaadlerinde bir Orta Anadolu şehrine yapacağı hizmetleri anlatırken o şehre “deniz getireceği”ni vaadeden aday örneğini hatırlayanlar bilirler. Önümüzdeki günlerde böylesine “reel” (!), şehir gerçekleriyle örtüşen (!) vaadlere şahit olursak şaşmayalım !

Hatta bu tür vaadler şimdiden başladı bile ! Nasıl mı? Bizim için sözkonusu şehir Trabzon olduğundan şehrimize “makro proje”lerle geldiğini, ‘dünya kenti’ yapacağını, “mega proje”ler kazandıracağını vaad edenler meydan yerinde belirmeye başlıyor. Ancak bu “mega-makro proje”lerin ne olduğu, şehrin gerçekleriyle nasıl örtüştüğü meçhul, muamma. “Mega proje”lerin megalomanik bir patolojinin ürünü olduğu hemen anlaşılıyor.

Yaptığımız değerlendirmeler, tesbitler ve yorumlar herhangi bir partiyi veya siyasî mahfili işaret etmediğine de vurgu yapmayı özellikle belirtelim. Sadece şehrimizin derdindeyiz ! Ancak şehrimizi bir ‘medeniyet şehri’ kimliğinden giderek uzaklaştıran ve ‘arabesk’ bir taşra kenti haline getiren siyasî zihniyetlere şehrin emanet edilmemesi gerektiğine de vurgu yapalım.

Şehir deyince şöhretini, kent deyince kendini ‘pazarlama’ya vurgun narsist kişilikleri Trabzon’umuzun bir ‘ifrazat’ gibi bünyesinden atma özelliğine halâ sahip olduğunu da belirtelim.

“Belediye Başkanı kim olmalıdır?” sorusu içerisinde “kim olmamalıdır”ı da taşır. Onun için;

· Belediye Başkan adayları günün birinde ‘torunlarına anlatacak şehir hikayesi’ oluşturmak için aday olmamalı ! ,
· Modern zamanların neredeyse tek ölçüsü olan ‘hız’ın ‘hazzıyla’ dolup, şehirlerini 300 km. hızla giden bir tren penceresinden seyredenler şehirlerine dair hiçbir şey göremeyeceklerdir.
· Doğduğu andan itibaren dünyayı ve şehrini “mesleğinin” miyopluğuyla görenler, şehirlerini asla ‘olduğu gibi’ ve ‘olması gibi’ göremezler !
· Şehrin sunduğu tarihsel imkânlarla, şehre sunulacak aktüel imkânları buluşturabilme idraki taşıyanlar şehri taşıyabilirler !

Bundan önceki iki yazımız, medeniyet şehrimiz Trabzon’a kimlerin niçin belediye başkanı ‘olmaması’, kimlerin de olması için şehrimizin nasıl bir ‘irade’ kullanmasına ilişkindi. Bu yazımızda; Trabzon’un en kalabalık meydan yerine dikilmesi gerektiğine inandığım bir “kitabe” niteliğinde Üstad Necip Fazıl’ın 1939 yılında yazdığı “Belediye Reisi” başlıklı yazısını aynen aktarmanın bugünlerde şehrimize yapılacak ‘en önemli’ hatırlatma olduğunu düşünüyorum. Önceki yazılarımdan birisinde “Estetik idrak ve yerel yönetimler” başlığı altında Üstad’dan alıntı yaptığım metin, bugünlerde tarihi bir metin niteliğini aktüel bir metin ve şehrimizde yerine getirilmesi gereken bir ödeve dönüştürmede belki ‘aday’larımızın dikkatini çeker diye tekrar idraklere sunmanın gerekli olduğuna inanıyorum.

Kim okur?, kim anlar?, kim hisseder?, kim yüklenir? bilinmez. Hatta hiç kimsenin okumayacağı, hiç kimsenin anlamayacağı, hiç kimsenin hissetmeyeceği ve hiç kimsenin de üzerine alınmayacağını bile bile Üstad’ın “şehirlerin yol haritası” niteliğindeki bu yazısını sunuyorum:


“Şehir plânı yaptırmışız, ne çıkar? Belediye reisinin şahsiyet plânını yaptıralım. Belediye reisi tipini tanımadıkça, onu bütün şartlariyle belirtmedikçe, temel davalarımızdan biri olan umran işini kökünden yakalayamayız.

Sadece kıymetli bir idare adamı vasıflarına malik bir belediye reisinin, bir şehri güzelleştirebileceğini umar mısınız?

Belediye reisinde vücudu gereken ana vasıf, sanat ve estetik terbiyesidir. İçinde bediî hükmü taşımayan belediye reisinden iş beklemek, çerçeveciye resim ısmarlamaktan farksız… Belediye reisinde iktisadî, içtimaî, ahlâkî, idarî kıymetler, bir resim işinde muşamba, boya, fırça ve çerçeve gibi, malzeme haddini aşmayan şeyler… Bütün bu malzeme, bediî idrak emrinde toplanmalı…

Bizde belediye reisi seçmekte miyar, bediî idrak kıymetinden başka her şey olmuştur. Onun içindir ki, şehircilik dâvalarımızda, bütçe, gelir, nizam, talimatname, kayıt kuyut gibi endişeler daima birinci plâna geçirilmiş ve hepsi birden yerine getirildiği halde eser öksüz kalmıştır.

Bana, gözü olmayan şoför mü, bediî idraki bulunmayan belediye reisi mi zararlı diye sorsalar ikincisini gösteririm !”

Üstad, daha sonra yazdığı şehir yazılarında da şunları söylüyor:

“Bakın, Tanzimattan beri, âdi bir eşya dersleri tablosunun kopyacısı kadar basit sandığımız ve her birini şahsî istidadı nisbetinde başıboş bıraktığımız belediye reisinin hakikati ne kadar derin köklerde!... “

Üstad sanki “eldorado:hayali ülke”de bir “zümrüd-ü anka” niteliğiyle bir belediye başkanının hangi vasıflara sahip olması gerektiğini ihtar ediyor !

Böylesine bir “kök idrak”e sahip Belediye Başkanı, adayını görebiliyor muyuz? Bu “kök idrak”te isek ‘ehlini” de bulabileceğiz demektir.

Medeniyet şehri Trabzon’umuzu “estetik idraki olmayan” bir belediye başkanına emanet etmek, bütün bir şehir halkını “gözleri görmeyen şoför”lara emanet etmekten daha vahîm ve meş’um bir akıbettir.

Bugünlerde kendisini politik referanslı terimlerle düşünmeye zorlayan/zorlayacak adaylarımız herşeyden önce bir medeniyet şehrinin muhtevasının yansıtıcısı olan ‘estetik ihtiyaç’ın idrakinde midirler bilemiyoruz. Çünkü hangi ‘kavram’larla düşünürseniz ve bunları ifadeye dökerseniz yapıp-ettikleriniz de bunları ortaya koyar ve telkin eder.

Trabzon’da bugüne kadar, hele de son beş yılda “bedii:estetik” idrak sahibi belediye başkanlarına rastladık desek şehrimize büyük haksızlık yapmış oluruz. Ya bundan sonra ????

Bir şehir aynı dünya görüşü altında ‘kopukluklarla malûl’ dönemleri yaşamamalı. Tam aksine, ‘büyük ölçekli’ tarih ve medeniyet tasarımlarının kendisinde ‘tecessüm ettiği’ birbirini tamamlayan, tarihsel ve kültürel sürekliliği besleyen kesintisiz/kırıksız bir çizgi izlemeli.

Öncelikle belediye Başkanları/adayları bu temel ihtiyacın farkında olmalı. Şehre ‘nasıl bakabilecekleri’ni ve şehre nasıl ‘anlam katabilecekleri’ni idrak etmeleri gerekir !

Şehir için ‘değer’ nedir? Şehrin sürekliliğini sağlayan ‘tarihî değer’ler nasıl güncellenir? Gibi teml sorularının cevabını şablonculuktan öte derinliğine idrak edemeyen ve hazırlayamayanların şehrimizi ne hale getirdikleri ortadadır.

İthal adayların, doku uyuşmazlığı olan adayların, seçimi kazanmaktan başka kaygısı olmayan siyasetçilerin, şehir dendiğinde ‘plaza ve beton’la birlikte yapay, mesnetsiz güya ‘çevre’ duyarlılığı taşıyor ‘görünen’ adayların şehre yapacakları en önemli hizmet: Bir an önce şehri terk etmeleridir !

Şehrimizin adaylarına öncelikle, hakikatiyle kendilerini “şehrimize adamaya” davet etmek bütün bir şehir halkının bir görevi var. Çünkü ‘adaylık’la ‘adama’ arasında morfolojik benzerliğin ötesinde ontolojik bir mükellefiyet var !

Trabzon, Belediye Başkan adaylarının “nâtıka-söylem”dan ibaret “şehr-i mev’ud: vaat edilmiş şehir”i olmamalı ! (Üstad Necip Fazıl’ın deyimini şehrimize uyarlayarak) “şehr-i bediî:Estetik şehir” olmalı, olabilmeli !

Belediye Başkan adaylarımızın ‘vaad envanteri’ne girmeden ve ‘vaad koleksiyonu’ yapmadan önce vakıaya dönüşebilecek vaadlerli üzerinde ciddi ve ihatalı düşünmelerini öneriyoruz !

Ayrıca, adayların kadîm bir medeniyet şehrini taşıyabilecek ehliyet ve liyakatte olup olmadıkları konusunda kendilerini test etmelerini de öneriyoruz.

Bunları belirterek, Trabzon’a Belediye Başkan adayı olan/olacaklara bir felsefî anekdotu hatırlatarak bitirelim:

“Modern insan anahtar koleksiyonu yapar ama o anahtarlarla kapı nasıl açılır bilmez!”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder