22 Haziran 2009 Pazartesi

İRADESİ İHALE EDİLEN ŞEHİR: TRABZON

Yahya DÜZENLİ, 24 Aralık 2008

Kendisini ‘bulunduğu’ şehirde/şehirden sorumlu hissetmenin temel şartı; o şehirde ‘yaşamak’tan önce o şehre ‘ait’ olmanın bilincini kuşanmaktır. Bu bilinci kuşanamamış olanların şehir yöneticilerini seçme iradesini gösteremeyip, bu iradeyi ‘ihale’ etmeleri, şehrin ‘haricî işgal’inden daha vahim bir ‘dahilî imha’ teşebbüsü, sorumsuzluğudur. Yâni insanın kendi şehrine “şuurlu ihaneti” ile “şuursuz gafleti” sonuçta aynı çizgide örtüşüyor.
Yaşadığı şehri yönetme iradesini ve bütün bir şehir medeniyet ve kültürünü ‘ihaleye çıkarmak’ kendi şehrine ait olamayanlara ve şehrini ‘kaybedenlere-pazarlayanlara’ mahsus bir hâl olsa gerek. Hele de şehrin bütün birikim ve muhtevasını ‘yerel siyasetçi’lere ihale etmeyi mecburiyetten de öte bir mahkûmiyet görenlerin ‘bulundukları’ şehirlerin “kendi şehirleri” olduğunu söylemeleri mümkün değildir.
Yerel seçimlerin yaklaşmasıyla birlikte bugünlerde bir karabasan gibi şehrimizin üzerine yayılmaya başlayan şehri yönetecek “Belediye Başkanı” aday arayışları (daha doğrusu cinneti) Trabzon gibi kadîm bir medeniyet şehrinde yaşayanların bütün bir şehrin tarih, kültür, sanat, eğitim, vs.’ini sadece bir mızrak ucundan ibaret “siyasete endekslemeleri”; şehrin ‘eşraf-aydın’ının düştüğü sığlığın, kayıtsızlığın, bitkinliğin, çaresizliğin ve boşvermişliğin ifadesi olduğuna vurgu yapmak istiyoruz.
“Siyasî seyis”ler hayatın ve şehrin tarihî ve aktüel gerçeklerine o kadar yabancılar ki, bu gerçeklerden öylesine kopmuşlar ki, şehrin neye ihtiyaç duyduğunun onlarca hiçbir önemi yok ! Onlar için şehir, sadece ‘kendi politik gerçekleri’ için vardır !
Tarihî kırılma noktalarında, yönetme yetkisinin şekilleneceği kavşaklarda bizzat kullanılması gereken iradeyi ‘siyasetçi’lere devretmek, insanı insan yapan ‘iradesi’nin karşılıksız kiraya verilmesi anlamına gelmiyor mu?
Veyl Trabzon’a !
Dünün şehzadelerini yetiştiren, medeniyet ve kültürel sürekliliğini bugünlere kadar taşıyan Trabzon, müthiş bir tıkanmanın, bulanmanın/bunalmanın, önünü görememenin, kaderini ‘seyis’lere ihale etmenin/devretmenin trajedisini mi yaşayacak?
İradesi ihale edilen şehir, iadesi ve idamesi mümkün olamayacak şehirdir. Onun için Trabzon; ‘iradesi ihale edilen’ bir şehir olmamalı !
Kendisini yöneteceklere “hakim” bir medeniyet şehrinden, kendisini yöneteceklere “mahkûm” sıradan bir şehir haline dönüşmenin daha doğrusu düşmenin hazîn göstergesidir bu durum.
Bizzat irade kullanıp tavır koyarak yükümlülüğün yerine getirilebileceği bir görevi, başkalarına ihale ederek o görevden ric’at edenlerin şehirde yaşamaları ancak: bitkisel varlık’ kavramıyla açıklanabilir.
Medeniyet şehri zamanlarının ‘fikir havzası’ Trabzon, modern zamanların taşrasının ‘dedikodu kazanı’na dönüşüyorsa orada günbatımı yaklaşıyor demektir.

Bu hal karşısında hislerimiz mi iptal edildi?
Nerede Trabzon’un ilim-irfan mahfilleri?
Nerede şehrin kılcal damarlarından süzülen irfanın şekillendirdiği âkiller-bilgeler?
Acaba, belediye başkanını, olmayan bu mahfillerden beslenerek çıkan muhayyel bir şahsiyet olarak mı kurgulayacağız hep?
Veyl, veyl ki, şehrin futbol takımı yenilse veya bir hakem hatası olsa ayağa kalkan, toplu isyan eden, sokağa dökülen, şehri savaş alanına çeviren, hatta kendinden geçercesine ‘epilepsi-sara nöbeti’ne tutulanlar, ekranlarda-sayfalarda külhanî nâralar atanlar, neredeyse gökkubbeyi birilerine zindan edecek ‘hışmı’ gösterenler, sıra şehrini yönetecek Belediye Başkanlarına gelince niçin ‘ihaleci’ oluyorlar?
Veyl, veyl ki, bu şehrin “ehl-i keyf”i; kemençenin hücrelerine kadar işlediği ve kemiklerini kıkırdağa dönüştürdüğü horon halkalarında titreyip, ter döküp kendinden geçerler de şehrin kaderinin döşendiği yolda ‘kanları donmuş’ bir şekilde mumyalanmış cesetler gibi dururlar !
Şehirliliği, daha doğrusu Trabzon’luluğu altındaki jipi, blücini, başındaki spor şapkası, ayağındaki markalı spor ayakkabısı ile yaz aylarında “yayla şenlikleri”nde, diğer aylarda da kırmızı-siyah plakalı araçlarıyla ‘sayın bakanım, sayın vekilim, sayın bürokratım…” şuh seslerini duymak, ‘narsistliği’ni tatmin etmekten ibaret olanların günün birinde Trabzon’a “aday” olarak, bilmem kaç bin araçlık konvoyla “dönme”leri zuhur ederse bunun sorumlusu ve beş yıl bedelini ödeyecek olan bütün bir şehir halkıdır !
Mahzurlu olan dönmeleri değil, bu ‘kimya’da olanların şehirde olsalar bile şehre ‘dönememe’leridir! Facia da buradadır !
Şehirler; medeniyetlerin bütünü yansıtan parçaları halinde tecelligâhlarıdırlar. Bu tecelligâhlar ‘değer üretme sürekliliği’ oluşturabiliyorlarsa ‘şehir’dirler. Bu değer üretimi de ancak (Üstad Necip Fazıl’ın deyimiyle) ‘müdîr fikir’le yâni ‘yönetici fikir ve irade’yle olur. Bu yönetici fikir ve iradeyi, nereden ve ne zaman ‘zuhur edeceği’ meçhul ‘nevzuhur’ kişiliklerden beklemek şehre yapılabilecek en büyük ihanettir.
Her karesi “huzur veren” bir medeniyet şehri olan Trabzon’un bu ‘müheykel hal’i bugün sadece nostaljik bir “serap”tan mı ibarettir?
Cabrera Infante ‘Şehirler Kitabı’nda tüm dünyada önemsediği, en kılcal ayrıntılarına kadar gezip dolaştığı şehirlerden ne kadar etkilenirse etkilensin, hayalindeki Havana kenti için ‘harabeler arasında bile tuhaf bir güzelliği’ olduğu ifade ederek şu muhteşem cümleyi sarfeder: “Hayatım boyunca Havana’nın görkemini başka şehirlerde aradım”
Soruyoruz: Trabzon, bu idrak, bu irfan, bu şehir aşkını taşıyabilecek yöneticilerini aramaya lâyık değil mi? Trabzon lâyık da, ondaki bu liyakati görecek ‘nasbetme makamı’ndaki göz nerede? Şehre Belediyesi başkanı ‘seçtirme’ değil de ‘nasbetme’de gözü kararmış ‘seyisler’in gözlerine bu liyakati “gördürecek” Trabzon’un eşrafı nerede?

Kendini yönetecekleri çıkarma iradesi gösteremeyen bütün bir şehir, “Ankara Konsülü”nden gönderilecek “şehir mesihi”ni bekliyor adeta !

Trabzon’un ârifleri !
Trabzon’un âkilleri !
Trabzon’un hakîmleri !
Trabzon’un kültür-sanat erbâbı !
Ve ey Trabzon şehir halkı !
Trabzon, sizin terleyip yorulacağınız, ‘siyaset seyisleri’nin de bahis oynayacağı hipodrom değildir, olmamalıdır !
Herhangi bir şehir ve medeniyet kaygısı olmayan, tek kaygısı; kiminle ve ne pahasına olursa olsun rakiplerine karşı ‘seçimi kazanmak’ olanlara ve tüm şehir halkına tekrar hatırlatalım: Trabzon, başta siyasetçilere, belediye başkanlarına, başkan adaylarına, sözde STÖ’lere, spor kulüplerine, derneklere, birliklere, bürokratlara, bırakılamayacak kadar önemli bir medeniyet şehridir.
Gelip geçici bir ‘ârâz’ olan seçimler uğruna bir medeniyet şehrini kurban etmeyelim!
Ve ey Erbab-ı Siyaset !
Bir dönem sonra senin “silinip gideceğin” ancak şehrin “sürüp gideceği” hakikatinin farkında olarak Belediye Başkan adaylarını belirleme derdinde misin ?
Ve ey ey ey !
Futbol, eğlence ve yapay kültür-sanat etkinlikleri için örgütlenip, oda, birlik, dernek, kulüp, platform, sanatevi….. oluşturanlar ! Şehir derdi için değil, yapay keyfleri için biraya gelenler !
Şehri beş yıl boyunca yönetecekler sizi hiç mi ilgilendirmiyor?
Unutmayalım: Şehir, şehir adına tasalanan, dertlenen, hayal gören, sorumluluk taşıyanlarındır !
Yoksa?
Herkesin ‘bir şey’ düşünmesi gereken bugünlerde hiç kimse hiçbir şey düşünmüyorsa (bir film diyaloğundaki gibi) “Şehrin soğuk caddelerinde elvedadan başka yankı olmayacak”.

Yâni….. Şehre vedâ edeceğiz.. Kimler ? Şehrin derdini çekenler!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder